Yazar |
Mesaj  |
Dionysos
    
2577 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 22/10/2022 : 23:22:40
|
Sıkıntıda felan değilim. Sonbahar yağmurlu döngü. Bu evdeyim demek. Günde yaklaşık 15 saat boş. Bütün gün sosyal medya takibi. Biraz fizik aktivite dışında. Çok fazla mental aktivite ve paylaşım istenci çünkü bir yere bağlı kalmayı olmayı ve hissetmeyi seviyorum. O metnim özel aradım kendim okumak için ve aynı heyecan ve bilinçle paylaştım Burda başka bir şey yok |
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 23/10/2022 : 11:37:44
|
Açıklamaların için teşekkür ederim Dionysos. Forumda olmamanı, yazmamanı istiyor değilim. Aksine, çeşitli gündem maddeleriyle ilgili incelemeler, olumlu-olumsuz görüşler paylaşmanın iyi birşey olduğunu düşünüyorum. Forumda genel itibariyle "istediğini" yazmanın önünde de bir engel olduğunu sanmıyorum. Herhangi bir üyenin herhangi başka birini çok rahatsız eden veya edebilecek içerikte birşey yazması halinde, bu muhtemelen tartışma konusu olur, ki forum zaten temel olarak bunun için var. Tartışma yoluyla fikir alışverişi, bilinç artışı imkanı sağlamak.
Özellikle kendi görüşlerin, kendi çıkarımların, yorumların olduğu sürece ne kadar çok, ne kadar uzun yazdığın da bir sorun teşkil etmez (yapıcı, sorgulayıcı, bilinç artırıcı bir niyetle paylaşıldığı sürece). Çünkü diyalogdan ziyade monolog tarzında bile olsa, kişinin kendi düşüncelerini yazıya dökmesi, farkındalığı artırıcı bir etki yapar.
Ama aynı şey, her zaman değil ama genellikle, başka kaynaklardan foruma taşınan çok fazla sayıda veya çok uzun içerikli metinler vb. için geçerli değildir. Bu forum, üyelerin ilgisini çeken metinlerin bir "arşivi" gibi kullanılmamalı. İlgini çeken içeriklerin linkini paylaşırsın ve neden paylaştığına dair kısa da olsa bir açıklama yaparsın. Daha uzun bir açıklama veya yorum yaparsan bu daha da iyi. Yeter ki kendi görüşün, kendi fikir yürütme sürecin olsun. Forum bunu desteklemek için var. Fikir yürütme, akıl çalıştırma, tartışma yoluyla farkındalık artışı çabası.
Temel mesele, dışarıdan foruma taşınan metinlerin vb. forum veritabanında ne kadar yer kapladığı değil. Bu daha ziyade "çiğnenmeden yutulan" lokmaların zararıyla ilgili birşey. Bu forum bilgileri, iddiaları, kaynakları "çiğnemek" için var, çiğnemeden yutmak için değil. Foruma dışarıdan taşınan bir içeriğin çiğnenip çiğnenmediğinin ölçütü ise, onun hakkında yapılan yorumlardır, eleştirisidir, analizidir. Çiğnenmeden yutulmaya çalışılan içerik, boyutuna da bağlı olarak "boğucu" etki yapar. Hazmı, faydası da daha düşük olur, zarar da verebilir.
Dış kaynaklı özellikle uzun metinler için yalnızca link verilmesi, içeriğin doğrudan paylaşılmasından daha iyidir çünkü içeriği bünyeye doğrudan sokmuş olmazsın, sadece bir öneride bulunmuş olursun. Bunu söylerken, tekrarlamak isterim ki, dışarıdan foruma hiçbir metin, hiçbir içerik taşınmamalı demiyorum elbette. Ama niyetimiz "çok yapıştır, az tartış" değil, mümkün olduğu ölçüde "az yapıştır, çok tartış" olmalıdır. Mutlak bir kural değil, genel bir ölçüt. Dayatmaktan ziyade tartışmaya açıyorum bu kuralları, ölçütleri. Burası anarşist bir ortam değil. Kurallar var; olmalı, tartışılmalı, geliştirilmeli.
|
 |
|
Qui-gon jinn
    
529 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 23/10/2022 : 15:20:13
|
Vallahi oldum, hatta bu durum periyodik hale geldi sanırım...
Herneyse, sevgili Dionysos kardeşim, yanlış hatırlamıyorsam sana daha önce de demiştim bunu, açıkcası bu memlekette seni buradan daha iyi anlayabilecek bir yer olduğunu düşünmüyorum, burada gayet iyisin, anlatıyor, anlaşıyorsun bence ki, o sebeple gitmeyi düşünüyorsan gitmemeli, kalmalısın kanımca...
Velhasıl kelam, ikinizin görüşlerinde de katıldığım, katılmadığın yönle var, her zamanda oluyor ama önemli değil. Dediğim gibi benzer durumlar zaman zaman yaşanıyor, lakin bunlar şimdi olduğu gibi çokta hayati önemde sorunlar değil. O yüzden bunları çok kafaya takmamalı, orta bir yol bulup, orta bir müşterekte buluşmaya, anlaşmaya bakmalı ve bu yönde de gayret göstermeliyiz bence ki, hepimiz güzel bir şekilde devam edebilelim. Zaten kaç kişiyiz ki şurada, bence daha fazla dağılmayalım...Hepinize sevgiler... |
Edited by - Qui-gon jinn on 23/10/2022 15:27:02 |
 |
|
Dionysos
    
2577 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 23/10/2022 : 15:52:41
|
Eklenti: Orjinal Mesajı Ekleyen bozadi
Açıklamaların için teşekkür ederim Dionysos. Forumda olmamanı, yazmamanı istiyor değilim. Aksine, çeşitli gündem maddeleriyle ilgili incelemeler, olumlu-olumsuz görüşler paylaşmanın iyi birşey olduğunu düşünüyorum. Forumda genel itibariyle "istediğini" yazmanın önünde de bir engel olduğunu sanmıyorum. Herhangi bir üyenin herhangi başka birini çok rahatsız eden veya edebilecek içerikte birşey yazması halinde, bu muhtemelen tartışma konusu olur, ki forum zaten temel olarak bunun için var. Tartışma yoluyla fikir alışverişi, bilinç artışı imkanı sağlamak.
Özellikle kendi görüşlerin, kendi çıkarımların, yorumların olduğu sürece ne kadar çok, ne kadar uzun yazdığın da bir sorun teşkil etmez (yapıcı, sorgulayıcı, bilinç artırıcı bir niyetle paylaşıldığı sürece). Çünkü diyalogdan ziyade monolog tarzında bile olsa, kişinin kendi düşüncelerini yazıya dökmesi, farkındalığı artırıcı bir etki yapar.
Ama aynı şey, her zaman değil ama genellikle, başka kaynaklardan foruma taşınan çok fazla sayıda veya çok uzun içerikli metinler vb. için geçerli değildir. Bu forum, üyelerin ilgisini çeken metinlerin bir "arşivi" gibi kullanılmamalı. İlgini çeken içeriklerin linkini paylaşırsın ve neden paylaştığına dair kısa da olsa bir açıklama yaparsın. Daha uzun bir açıklama veya yorum yaparsan bu daha da iyi. Yeter ki kendi görüşün, kendi fikir yürütme sürecin olsun. Forum bunu desteklemek için var. Fikir yürütme, akıl çalıştırma, tartışma yoluyla farkındalık artışı çabası.
Temel mesele, dışarıdan foruma taşınan metinlerin vb. forum veritabanında ne kadar yer kapladığı değil. Bu daha ziyade "çiğnenmeden yutulan" lokmaların zararıyla ilgili birşey. Bu forum bilgileri, iddiaları, kaynakları "çiğnemek" için var, çiğnemeden yutmak için değil. Foruma dışarıdan taşınan bir içeriğin çiğnenip çiğnenmediğinin ölçütü ise, onun hakkında yapılan yorumlardır, eleştirisidir, analizidir. Çiğnenmeden yutulmaya çalışılan içerik, boyutuna da bağlı olarak "boğucu" etki yapar. Hazmı, faydası da daha düşük olur, zarar da verebilir.
Dış kaynaklı özellikle uzun metinler için yalnızca link verilmesi, içeriğin doğrudan paylaşılmasından daha iyidir çünkü içeriği bünyeye doğrudan sokmuş olmazsın, sadece bir öneride bulunmuş olursun. Bunu söylerken, tekrarlamak isterim ki, dışarıdan foruma hiçbir metin, hiçbir içerik taşınmamalı demiyorum elbette. Ama niyetimiz "çok yapıştır, az tartış" değil, mümkün olduğu ölçüde "az yapıştır, çok tartış" olmalıdır. Mutlak bir kural değil, genel bir ölçüt. Dayatmaktan ziyade tartışmaya açıyorum bu kuralları, ölçütleri. Burası anarşist bir ortam değil. Kurallar var; olmalı, tartışılmalı, geliştirilmeli.
Bozadi, sevgili bozadi
Ben Marksist değilim sence ÇKP nin 10 yıllık kongresi ve genel başkanının konuşmasını niye okuyorum ve niye paylaşıyorum. K'lar bize demiş ki: İçinde yaşanılan dünyanın tam bir farkındalığı olmadan ruhsal bir çaba ilerlemez. İkincisi bilgi toplayın. Ben K okumasan o metinle ilgilenmem..
Sorun metnin uzun oluşu ya da tırnak içinde belki benim foruma çok fazla yorum yazmam ve gönderi iletmem ya da kendi bağımsız tavrımda davranmam gibi algılıyorum. Ben bunu sınırladığımda ben olamam. Ben ben olmaya dair anlayışı inan bu forum Kasyopya forum olmasa istemeyecek ve beklemeyecektim.
Ben alınma ama istisnasız yazdığım her yerde sorun yaşadım
Bana bu yorum geldiğinde şöyle oluyorum ya da olurum. Foruma en zaman bir içerik gönderecek olsam bozadı bunu nasıl yorumlar .Kafamı kendimi modersayona alır ve sınırlarım .Bugün 5 gönderi dört yorum paylaşırsam bozadı tepki verir mi? Böyle olurum. İçsel olarak.
Mülkiyet ve sahip olma gerçek ve bu alanın sorumlusu sensin ve sınırları sen çekersin/çizersin kabul ama açık olalım geçen hafta bu alan adı benim olsa mülkiyeti bende olsa ne nasıl davranacak kim olacaksam ve aşağı yukarı ne yazacaksam onu yaptım ve oldum, bendim. Ben ben olarak ben olamıyorsam ? Bura nere?
İkincisi yazmaya devam edeyim . Benzer bir şeyi paylaşmak aklıma geldi, içimden geldi diyelim. Bozadı uzun yazılar istemiyor. Bu bozadiya sormak bozadıdan izin almak ya da bu yazı uzun bozadi tepki verebilir demek olacak. Burada böyle varolursam bir eksiklik, çatışma durumu yaşıyorum
Bozadi bir içerik forumun kurallarını çiğniyorsa o silinebilir kaldırılabilir
Bozadı uzun yzı ekleyerek bu forum dolmaz.
Ben google da Putin konuşmasının tam Türkçe metnini aradığımda yoktu. Artık var. Ben yerine koydum. Benim algım bu, dünyam bu yaa. Başkası ararsa artık var Biri ararsa bu forum ilk üçte. Eğer biri Xi Jinping'in konuşmasını ararsada bu forum ilk üçte Ben aradım. Olay bu.
|
 |
|
gerçek tosun paşa
    
1242 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 23/10/2022 : 19:03:51
|
Ben Qui'ye katılıyorum ikinizin de haklı olduğu konular var. Şahsen dion un yazdıklarını kontrol ediyor vakit buldukça herkesin paylaşımlarını takip ediyorum ve genel olarak yararlı buluyorum. |
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 23/10/2022 : 21:16:58
|
Sorun olarak gördüğüm şeye şu an için etkili bir çözüm bulmak mümkün değil gibi görünüyor. Belki daha sonra farklı perspektiflerden bakarak bir orta yol bulunur ümidiyle, şimdilik Dionysos'u bu konuda daha fazla darlamamam gerektiğini hissediyorum :) Dün de belirttiğim gibi, forumun başına gelebilecek en kötü şey bu değildir herhalde. |
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 25/10/2022 : 11:42:20
|
Sevgili Dionysos, seni gıcık ettiğim için forumda yazmayı en azından bir süreliğine bırakmışsın gibi bir algıya kapıldım sen cevap yazmayınca. Umarım bırakmazsın, dönersin foruma ama daha önce de hem kendim için belirttiğim hem de hepimiz için genelleme cüretinde bulunduğum bir eleştiriyi senin için de tekrarlama gereği duyuyorum.
Sosyal, siyasi meseleleri tartışırken sergilediğimiz ateşin, kızgınlığın, şiddetli öfkenin bir miktarı illa ki gayet normaldir mevcut şartlarda, hatta bir bakıma sağlıklıdır. Ama bu aynı zamanda yüzleşmekte ve çözmekte zorluk çektiğimiz kendi egosal sorunlarımız karşısındaki acizliğimizin neden olduğu bir öfkedir. Örneğin ben Putin Rusya'sına var gücüyle düşmanlık eden güçlere (global egemenlere ve onlara bilinçli veya yarı bilinçli bir şekilde kölelik edenlere) olağanüstü bir kızgınlık ve öfke duyuyorum. Bu tepkinin bir kısmının gayet normal, gerekli ve sağlıklı olduğundan şüphem yok ama bir kısmının da aslında az önce belirttiğim gibi kendi egosal bazı sorunlarım karşısındaki acizliğime olan öfkemin bir dışa yansıması, başkasına yöneltilmesi olduğunu gözlemliyorum. Aynı şey başta kendi ülkemizle ilgili siyaset, devlet, din veya genel olarak ideolojiler hakkında yaptığımız tartışmalarda türeyen şiddetli nefretler için de "özellikle" geçerli tabi ki. Haklıyı, mağduru, iyiyi, doğruyu savunmak, haksızlığa, hukuksuzluğa itiraz etmek son derece insani ve vicdani bir gereklilik ama bunun da aşırısı zarar. Keskin sirke küpüne zarar. Bu sorunu kendimde kolayca gözlemleyebiliyorum. Ve şu veya bu oranda hepimize de genellenebileceğini, yani hepimizin bu sorunu şu veya bu düzeyde deneyimlediğini düşünüyorum.
Kasyopyalılar hayat sahnemizde, belki özellikle de siyaset dünyasında olan bitenleri takip edip , bilgimizi, bilincimizi artırmamızı, haksızlıklara sessiz kalmamamızı öneriyorlar elbette. Ama aynı Kasyopyalılar "kendi üzerimizde çalışma" konusunu da çok vurguladılar, hatta yanlış anlamıyorsam bunun kendi açımızdan en önemli çalışma olduğunu söylüyorlar bir şekilde.
Sadece siyaset ve ilgili konulara odaklı olursak ve bunu da daha ziyade öfkeye dayalı bir şekilde yaparsak, asıl çözmemiz gereken egosal sorunlarımızla yüzleşme ve çözüm sağlama çabası muhtemelen zayıf kalacaktır. İçsel sorunlarımızla, varoluşla aramızda oluşmuş çarpık algılarla yüzleşme ve bunlardan kurtulma gerekliliğini zorlaştırır. Siyaset ve ideoloji dünyasında olan bitenleri biz tek başımıza yönlendiremeyiz. Kaldı ki, mRNA aşısı gibi bir olayda dünya insanlığının ne kadar ezici çoğunluğunun yalanlara ve baskıya kolayca boyun eğebildiği görülüyor. İnsanlığın çoğunluğu 4Y adaylığına hiç elverişli değil. Bu tabi ki hayatımızda olan bitenler hakkında bilgi edinme, yorumlama, olumlu-olumsuz tepkimizi ifade etme hakkımızı ve sorumluluğumuzu ortadan kaldırmıyor. Ama insanlığın genelinin hareketlerini şekillendirme amacı gütmektense, çabalarımızı daha ziyade kendi 4Y adaylığımızı güçlendirme, pozitif kutbiyetimizi artırma üzerinde odaklamaya çalışma gerekliliği kendini ifade ediyor. Nitekim celselerde de içinde bulunduğumuz süreçle ilgili bu yönde bazı tavsiyeler yapıldığını hatırlıyorum.
Senin sosyal, siyasi, ideolojik çok sayıda gündem maddesini, sosyal medya mesajlarını alıntılayıp olumlu-olumsuz tepkilerini ifade etmenin gayet sağlıklı ve gerekli bir yönü olduğundan şüphe etmiyorum. Ama özellikle son zamanlarda (geçmişte de dönem dönem tekrarlandığı gibi), bunu yapış hızında, sıklığında ve miktarında anormal bir tırmanış, bir hırs tırmanışı olduğu bence açıkça görülüyor. Hayat sahnemizde olan bitenlere ilgi ve tepki göstermek çok iyi, çok güzel ama varoluşsal huzur, derin ruhsal sükunet, güven ihtiyacımız da var. Bu da bir ilgi ve bilgi sahası ve hatta muhtemelen siyasi-ideolojik gündem malzemelerinden daha öncelikli bir konu.
|
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 25/10/2022 : 12:57:21
|
Bu husustaki celse bilgilerini keşke rastladıkça not etseymişim. Aklıma geldikçe, hatırladıkça, rast geldikçe buraya (veya ilgili başka bir forum sayfasına) not almaya çalışayım bari. Bir tanesi şuydu:
21 Mart 2020 celsesinden:
Eklenti:
S: (L) (...) Listemizdeki bir sonraki soru:
Şu anda içinde bulunduğumuz son aşamada, kendimizin ve sevdiklerimizin huzurunu riske atmak pahasına, katılmadığımız şeylere karşı mı koymalıyız yoksa bu dünya için savaşmaktan vazgeçip yalnızca “içsel ışığa” mı odaklanmalıyız? Diğer bir deyişle: Sonuçta bitmiş olan bir dünyada isyan adına ….’ı (bu boşluğa düşünebildiğiniz en korkunç şeyleri koyun) riske atmak anlamlı mı? Yoksa ışığımızı aydınlatan bir sarkacın frekansına uyumlanıp o frekansı sürdürmek ve dünyamızın bu son sahnesinde daha az acılı seçimler yapmak daha mı uygun?
C: İkinci seçenek daha iyi. Ama kişi dikkatli bir şekilde gerçeği paylaşmaya devam edebilir.
S: (L) Yani arkana yaslanıp gösterinin tadını çıkarmak, bir ölçüde, doğru tepki.
|
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 25/10/2022 : 13:06:15
|
"Gerçeği paylaşmak" siyasi-ideolojik bağlantılı gündem maddelerinin paylaşılmasını da kapsar, şüphesiz. Nitekim celselerde de bu epeyce yapılıyor. Ama yukarıdaki alıntıda da geçtiği gibi, "Dünya için savaşmaktan vazgeçip 'içsel ışığa' odaklanmalıyız."
Yakın zamanda forum tartışmalarımızda birkaç kez konusu geçen "pozitif duygu" meselesini, bunun BH'yle, 4BH'yle bağlantısını da hatırlatmak istiyorum bu bağlamda:
Eklenti:
S: (T) Bunu içimdeki implantlarla mı yapıyorlar?
C: Hepsi sürecin birer parçası.
S: (T) Bende implant var mı?
C: Evet.
S: (T) Bu implantlar, duygularımı kontrol edip negatif olanları arttırmalarını ve böylece bu duyguların enerjisiyle beslenmelerini mi sağlıyor?
C: Kontrol değil, etki.
S: (T) Kontrol değil, etki. Ama örneğin kızdığım zaman kısa süre için kızgın oluyorum ama bu teknolojiyi kullanarak daha uzun süre kızgın kalmamı sağlayabiliyorlar, öyle mi?
C: Evet. Bilgi korur, bilgisizlik ve ihmal tehlike yaratır.
S: (T) Vücudumdaki implantları üzerinden enerjilerimi geri alabilir miyim?
C: Gerekli değil.
S: (T) Yani eğer kızgınlaşırsam ve olmam gerekenden daha fazla kızgınlaştığımın farkına varırsam ve bunu daha olumlu birşeye dönüştürürsem ve cihazları sonuna kadar açıkken bu olumlu enerjiyi onlara yönlendirirsem ne olur? Morallerini bozabilir miyim?
C: Bunu yaptığında ateşe ateşle karşılık veriyor olursun.
S: (T) Peki yapmamız gereken şey bu değil mi?
C: Açık. Deyim neyi ima ediyor?
S: (L) Sanıyorum söylemek istedikleri şey şu; eğer kızgınlaştığını hissediyorsan, bunu durdurmanın tek yolu kızmayı bırakarak mutlu veya huzurlu olmandır. Mutlu ve huzurluyken onlara herhangi birşey gönderme isteği duymazsın.
C: Bingo.
S: (J) Enerjiyi pozitif birşeye yönlendirmek. (F) Ateşe ateşle karşılık vererek savaşamazsın. (L) Gerçekte savaşabilirsin. (T) Varmak istediğim yer şu; bu mümkün mü, yani duygusal durumunu onların umduğunun aksine pozitif birşeye çevirip onlara göndermek. Bu mümkün mü?
C: Neden?
S: (T) Karşılık vermek ve yaptıklarını bir de kendilerinin tatmasını sağlamak için. (J) Onlarla savaşa mı girmek istiyorsun? O durumda hala enerjinle onları besliyor olursun. (L) Yapabileceğin tek değişiklik duygunun yönünü çevirmek ve huzurlu olmak. Eğer gerçek huzuru hissediyorsan...
C: 4. yoğunluk KH’leri (Kendine Hizmet varlıkları) negatif enerjiyle besleniyor.
S: (J) Yani elleri boş kalmış olacak. (T) Ama benim düşündüğüm şey... Benim doğal bir... Negatif enerjiyle besleniyorlar. İçime birşey koyuyorlar, 3. yoğunluğa gelip bizimle uğraşıyorlar...
C: Evet.
S: (T) Ve daha da fazla negatif enerji elde etmiş oluyorlar.
C: Şimdi bir benzetme: Fişi olmayan bir lamba ne işe yarar?
S: (T) Fişi olmayan bir lamba mı? Anlamaya çalışıyorum ama bana biraz daha alan tanımanız lazım.
C: Ne?
S: (T) Eğer bir lambanın fişini çekersen artık ışık vermez. (L) Kertenkeleler lamba oluyor ve sen de güç kaynağısın. Böylece onların fişini çekmiş olacaksın. (J) Kendi fişini çekmek. (T) Ben lambanın fişi miyim?
C: Hiç çalıştırılmayan bir motor ne işe yarar?
S: (J) Onların enerji kaynağı olma. Eğer negatif enerjiyle besleniyorlarsa, onları aç bırak.
C: Eğer kullanılmazlarsa, implantlar işe yaramaz.
S: (J) İmplantların çalışıp onlara istedikleri gıdayı aktarması için güç kaynağının açık olması gerekir. Güç kaynağı da negatif düşünce ve duygular. (T) Ama ben 3’üncü seviye bir varlığım. 3’üncü seviye bir varlığın bütün duygularına sahibim. Ve beni ben yapan şeylerden biri de bu. Dolayısıyla duygulardan birini kapatamam çünkü bu diğer duyguların dengesini bozar. Duygular da ışık ve karanlığa tıpatıp benziyor.
C: Hayır.
S: (T) Pozitif duygularım var ve negatif duygularım var; İkisi de beni ben yapıyor.
C: Eğer istersen, sadece pozitif duyguların olabilir.
S: (T) Eğer sadece pozitif duygularım olursa, ki güzel birşey olurdu herhalde, bu durum Kertişlerin algılayıcı cihazına nasıl bir etki yapardı?
C: Onları iptal eder.
S: (T) Yani bu cihazlar negatif frekanslara mı ayarlı?
C: Evet.
S: (T) Pozitif hisler implantları kapatıyor. Pozitif hisler duyarak algılayıcıları kapatırsam Kertenkeleler ne yapar?
C: Başka yere giderler.
S: (L) Peki ilk kez kapatıldığında bir süre için çabalarını arttıracaklarını, ama sonunda kişinin bunda kararlı olduğunu gördüklerinde uzaklaşacaklarını düşünmekte haklı mıyım?
C: Aynen öyle.
|
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 25/10/2022 : 13:11:25
|
Yukarıda alıntılanan celse bilgilerini doğrulayıcı nitelikte, K'ların bir diğer vurgusu (7 Ekim 1997 celsesinden):
Eklenti:
C: (...) Duygular pozitif olarak kullanılmaya başladığında, 4. yoğunluk BH’ye ilerleme mümkündür.
Tabi ki bu durum içimizdeki ve dışımızdaki KH faktörlerine karşı üç maymunu oynayalım demek değil. |
 |
|
Qui-gon jinn
    
529 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 25/10/2022 : 16:13:37
|
Bozadi kardeşim, "Kendi üzerimizde çalışma" söylemine yürekten katılıyorum. Dikkatinizi çekti ise son zamanlarda benimde tavsiyelerim hep bu yönde oldu, oluyor. Elbette bu tavsiyelerimi en başta kendim içinde uygulamaya çalışıyor, kişisel odağımı bende büyük oranda bu yöne çevirmeye gayret ediyorum, ki üst seviyelerden bizlere verilen tavsiyeler de zaten hep bu yönde gözüküyor. Ve zati ben istesemde istemesem de, maalesef 3.Yoğunlukta yaşayan ve şu halde elinde mevcut sistem de geçerli herhangi bir yetki ve güç olmayan sıradan bir birey olarak üzelerek elimden de hemen hemen başka hiçbir şeyin de gelmiyor olduğunu söyleyebilirim açıkcası. Dünya'yı değiştirmek üzerine hayaller kurmak güzel ama K'ların dediği gibi çokta "Hayatı hayallerle geçirmemek" lazım, ki "objektif realite"den kopuk bir yaşam sürmeyelim değil mi...(Değil mi? Qui-gon jin...:)
Neyse, hatırlanırsa K'lar 3.Yoğunlukta yapılacak en iyi şeyin, 3.Yoğunluktan çıkmak olduğunu söylemişlerdi. Bence de bunun yolu kendi üzerimizde çalışarak farkındalığımızı arttırmaktan geçiyor, ki "Anahtarın farkındalık" olduğu da defaatle dile getirildi hep. Ve farkındalığı artırmanın yolunun da "Bilgi" ile olduğu...
C: Farkındalık bilgiden sonra gelir. (31 Ağustos 1996)
Ve ben bu "Bilgi" terimi ile, (ayrımı kendi nazarımda hiç net olmasa da) 3.Yoğunluğa ait spesifik trilyonlarca, trilyonlarca vs. olanı değil, yükselişi gerçekleştiren, evrende varlıklar arasında da tek dikkate alınan, "Ruhsal Bilgi"yi algılıyorum. Bilmem ki yanlış mı algılıyorum....
Tabi bu demek değil ki Bozadi kardeşimin de dediği gibi diğerlerine karşı üç maymunu oynayalım. Demek istediğim sadece asıl odağı, bize yükselişi de sağlayacak olandan uzaklaştırmamak üzerine... Evet sevgili Dionysos'un dile getirdiği gibi K'lar Dünya'nın farkındalığında olun, bilgi toplayın diyorlar ama dediğim gibi ben bu bilgiden kasıt, 3.Yoğunluğa ait trilyonlarcasını değil, "Ruhsal Bilgi"yi algılıyorum. Ki bu bağlam da kendileri de şöyle net bir söylemde bulunmuşlardı zaten, bir kez daha hatırlatırsam şayet;
C: (...) belki de artık sizin için dördüncü yoğunluğa hazırlanma ve mutlak gereklilik durumları dışında üçüncü yoğunluğa ait tüm "nerede"lerle, "nasıl"larla ve "neden"lerle ilgilenmeyi bırakmaya başlama "zamanıdır." Bu artık gerçekten geride bıraktığınız birşey ve bunu biliyoruz, çünkü altıdan bire ve yine birden altıya kadar kadarki tüm seviyelerden görebiliyoruz. (17 Haziran 1995)
Yüksek farkındalık ve ruhsal bilgi birikimi dileğimle, hepinize sevgiler. |
Edited by - Qui-gon jinn on 25/10/2022 16:16:33 |
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 25/10/2022 : 23:25:55
|
Eklenti: Orjinal Mesajı Ekleyen Qui-gon jinn
Ve ben bu "Bilgi" terimi ile, (ayrımı kendi nazarımda hiç net olmasa da) 3.Yoğunluğa ait spesifik trilyonlarca, trilyonlarca vs. olanı değil, yükselişi gerçekleştiren, evrende varlıklar arasında da tek dikkate alınan, "Ruhsal Bilgi"yi algılıyorum. Bilmem ki yanlış mı algılıyorum....
Evet, bence bu çok önemli bir konu. Yani "Bilgi" teriminin neleri kapsadığı konusu. Elbette ki bilginin kapsamadığı hiçbir şey yok.
Bu hususta celselerde dikkatimi çeken açıklamalardan biri şu oldu:
Eklenti:
Eğer olayları takip ediyor olsaydınız, şu anda Yaser Arafat’ın çok uzun bir zamandır düşman olan İsraillilerle barış yaparak tüm dünyayı sırtlamaya çalıştığını görürdünüz. Dolayısıyla o bir barış yapıcısı ve bilgi dağıtıcısı.
Arafat'ın Filistinliler ile İsrailliler arasındaki barış sağlama çabalarının bir "bilgi dağıtım" faaliyeti olduğu söyleniyor. Herhalde Arafat bunu yaparken taraflara hayatımızla ilgili konulara dair teknik bir kurs vermiyordu. Ama işin kısmen öyle bir yönü de olabilir . Örneğin Arafat taraflara "tarihsel olarak biz kardeşiz, aynı kökten geliyoruz" şeklinde tarihsel, coğrafi vs. bazı bilgiler de vermeye çalışmış olabilir. Ama buradaki "bilgi" mevzusunun sadece bu tür teknik konularla ilgili olduğunu sanmıyorum. Söz konusu barış çabasının kendisinin çok önemli bir "bilgi yayma faaliyeti" olduğu vurgulanıyor. |
 |
|
Qui-gon jinn
    
529 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 26/10/2022 : 10:11:07
|
Eklenti: Orjinal Mesajı Ekleyen bozadi
Elbette ki bilginin kapsamadığı hiçbir şey yok.
Elbette ki kardeşim, eğer herşey söynenildiği gibi "Bilgi/Bilinç" ise öyle olmalı da zaten.
C: Bilgi tüm cisimleri kapsar. Tüm varoluşun çekirdeğine gider. (22 Ekim 1994)
C: Işık her şeydir ve her şey bilgidir ve bilgi her şeydir.(22 Ekim 1994)
Ve ayrıca;
C: Tüm bilgiler iyidir.(17 Aralık 1994)
Bu bağlamda önceki mesajımda söylediğim bir şey var, açmak istiyorum yanlış anlaşılmasın, ben orada "Bilgi "kavramını bir ayrıma sokmuş gibi dursam da öyle değil, sadece kişisel anlamda kişinin yükselişini gerçekleştirecek kritik önemdeki ruhsal bilgi ile o süreçte kişiye hiç gerekli durmayan bilgi arasındaki odağın durumundan bahsediyordum sadece. ve o sebeple kişiye yükselişe imkan sağlayacak bilgilere daha fazla odaklanmasının, gereksiz zaman kaybından kaçınması adına da, daha hayırlı, belkide en hayırlısı olacağı şeklinde hali hazırdaki mevcut düşünücemi ve oradan doğan tavsiyelerimi belirtmiş oldum.
Ha tabii önceki mesajımda da dediğim gibi bunun ayrımı, heleki bu düzeyde benim için hiç net değil. Hangi bilgi kritik önemdedir, hangisi o an gerekli değildir, benim için muamma. Bunun tamamen varlığın kendisine özel olduğunu düşünüyorum. K'lar şöyle demişti;
C: Heryerde kodlanmış bilgi var.(7 Mart 1995)
O sırada, atıyorum, endüstriyel bir makinanın bazı aksamlarının ne işe yaradığı ile açıklamalar içeren bir kitapçıktaki bilgiyi bilmek, ruhsal bilgi ve yükseliş manasında hiç gerekli durmuyor olabilir, lakin belki de kişi için en gerekli kritik bilgi veya o bilgiye giden şey orada yazıyordur ve kişi bununla karşılaştığı zaman aydınlanabilir, olabilir yani, bilemiyorum, bunu değerlendirebilecek düzeyde değilim. Sonuçta çok tabi bende farkındayım ki;
C: Herşey birbiriyle ilişkili. (3 Aralık 1994)
ve C: Herşey her birey için birer ders. Varolan herşey bundan ibaret. (23 Aralık 1994) Bilemem hakikaten de. Tam hatırlayamıyorum ama Usta tolle bu bağlamda şöyle birşeyler demişti, "Ben konsolda oyun oynarken yada BBC'de haberleri izlerken aydınlanıyorum..." Evet bu konuda bende kendi hayatımda nice örneklere şaidim ve onları deneyimledim diyebilirim. Bunun diğer herkes içinde geçerli olduğunu ve hep yaşandığını düşünüyorum. Örneğiyle mesela dün gece saatlerce masterchef izledim. Dışarıdan bakıldığında boş ve dediğim ruhsal bilgi birikimini arttırma da hiç gerekli durmayan bir eylemdi bu, lakin orada kişler arasında gelişen olaylar ve yapılan diyaloglar bana kendi aklımda oradan çıkarak çok farklı çıkarımlar sağlayan düşüncelerin oluşması için sebep teşkil etti...
C: Düşünme analiz sağlıyor, analiz çıkarımlar sağlıyor, çıkarımlar bilgi üretiyor ve bilgi de korumayı güçlendiriyor!!! (16 Eylül 1995)
Yukarıdaki örneğimdeki gibi süre giden hayat içerisinde nice benzerleri yaşandı/yaşanıyor/yaşanacak hep ve bu sebeple dediğim gibi bende ne kritiktir, ne gereklidir bilemiyor, çok bir ayrım yapamıyorum. Belki bu Dünya'da ki hiç kimse için gerekli yada o sırada önemli değil gibi gözükse de "Xi Jinping'in Çin Parti Kongresi'ndeki Konuşması", o sırada bunu okuyacak bir kişi için aydınlanmaya giden en kritik, en gerekli bilgi ve an olabilir.:) Değil mi? Olabilir yani, bilemiyoruz, hele ki bu düzeyde. Vallahi varoluş çok acayip ve süprizlerle dolu diye düşüyorum...:)
Herneyse artık, velhasıl kelam, umarım meramımı bir parça da olsa anlatabilmişimdir. Herkese Bilgi dolu günler diliyorum, o mu, şu mu, hangisi bilemiyorum ama sonuçta hepimizin yegane ihtiyaç duyduğu şeyin bu olduğu söyleniyor.
C: Tüm ihtiyaç duyduğunuz şey bilgi. (18 Mart 1995)
C: Aydınlanmanın belirtilerini görebilirsiniz ve aydınlanma bilgiden gelir.(22 Ekim 1994) |
 |
|
Dionysos
    
2577 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 28/10/2022 : 19:00:54
|
Bugün odun ediyoruz. Biz odun etme deriz. Bir ağacı kestikten ya da fındık dallarını kestikten sonra onları daldan budaktan temizleme işi. Aklıma Putin'in Valdai forum konuşması geldi. 180 dakikalık. Konuşmaya erişip onu bir forum sayfasına yükleyip foruma bir link atsam mı?
Yeniden ve yeniden o konuşmayı K'ların tavrına ya da bize düşünce açıklama biçimine yada temelde bize özgür irade BH denen kavramlarla açıklanan kimi şeylere yakın ve paralel hissettim. Biri yazıyorsa kim yazıyor ne ölçüde kendi yazıyor düşünüyor konuşuyor bilmiyorum. Ekibinde K'ları okuyan var mı?
New York Times Putin'in Valdai de akıllarını çelmek için bir grup batılı muhafazkar!a seslendiğini yazmış. Gerçeklerin açık ilanının (deşifresinin) yeni kapağı sanırım bu.
Kirli bomba ihtimali trafiğinde açık bir diplomasi yürüttüler bunu ifşa ettiler daha açıkçası İngilizler ve diğerleri bunu eline yüzüne bulaştırdı ve madara oldular. Şu an sanırım ne kadar üzerine gidilirse Putin'in tarihi o kadar büyüyeceğini/güçleneceğini biliyor görüyor ya da en azından hissediyor olmalılar ya da tam bunu farkettikleri yere yakın olmalıyız. Tarihi bir düşman despot ilan ettikleri kimlikten tarihi bir kahraman kurtarıcı üretmek üzereler.
Yani ortalama batılı ve ortalama Amerikalılar dönüp Richi Sunak ve Biden Bunak' a baktığında bir de Putin'e baktığında kimin devlet başkanı olduğunu ya da ne tür bir devlet başkanı isteyeceğini artık görüyor olmalı. Putin tarihe artık tarihten artık silemeyecekleri şeyler yazdı .Bu uzun vadede gerçek bir yol ayrımı. Ya özeleştiri verecekler ya da gerçekten tarihin çukuru karanlığına tam bir yol alış sergileyecekler. Bu çok açık: Doğudan Afrika'ya kadar insanlığın umuduna dönüşüyor ve her fırsatta vurulduğunda güçleniyor ve eminim güçlenecek
Aslında neredeyse yarısını kısalttığım Xi Jinping konuşmasına gelince. O konuşmayla ilgili bir yorum açmaya kalktığımda bunun ya doğru tonunu ya da ucunu bucağını bulamadım. Dağlar nehirler değerimizdir Çin bilgeliği değerimizdir kültür metamızdır aile ve ahlak sarı çizgimizdir ama Marksizm ideolojimizdir. Yine de bunun KH zihniyetinin BH ı algı biçiminin tavanı olacağına inanıyorum yani K'ların dediği biçimde gerçek bir BH yönelimi olmadan BH'a nasıl geçileceğini anlamadan BH'ı arama yansıtmaya üretmeye çabalamanın nihai sonucu ya da biçimi. Yani nihai KH olarak/kalarak varılabilecek yegane -bozuk- BH
Çin batının üretim çiftliği ya da yarı şamar oğlanı gibi. Üretim yapıyorlar. Kimin için. Bütünüyle işgücü sömürülüyor. |
 |
|
Dionysos
    
2577 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 28/10/2022 : 19:54:16
|
Arkadaşlar
Benim şöyle bir durumum var. 44 yaşımda boşanmış düzenli işi olmayan şu an işsiz bu nedenle anne baba anına köye taşınmış bir adamım. Tüm gün eğer yağmazsa ,toprak ıslak değilse aşırı soğuk değilse bağ bahçe işi yaparım. Bu güzel hem vakit geçiyor hem zinde hissediyorsun ve bol oksijen. Diğer durumda yağışlı havalarda, kışın tüm gün evdeyim. Ben dizi izlemem, oyun oynamam. Bazı şeyler denedim. Bu SFVİP diye bir yazılım TV belgesel felan uymadı. Yani neredeyse 10-15 saatlik koca bir gün boyunca bir biçimde zaman geçirmeliyim. Şimdi dürüst olalım ergen gibi bu zamanı pornoyla sömürtmek istemiyorum. Tüm gün sosyal medya forumlar ve bir şeyler okumakla geçiyor. Diğer türlü yalnız evde ne yapabilirim? Düşündüm. Yani sürekli bir iş ya da uğraş üretemedim. Şimdi bu zamanı kopuk kendi içinde yaşamak zor. Sosyal ağlarda bağlantılar kontaklar kurmaya yazmaya çok şeye çabaladım. Kısmen var ama kısmen. Sonuçta dönüp dolaşıp geldiğim yerdeyim. Yani en son twittera dadandım. Bütün günü neredeyse TV izleyen abone gibi okuyup tarayarak geçiriyorum. Şimdi sevdiğim ilgi kurduğum şeyleri paylaşmak ya da bir yere bağlı olmak istiyorum. Hepsine yorum yapsan oralarda iletişim ağları oluşturmaya çalışsan nasıl olur bilmiyorum. Takip listemin çoğu İngilizce google çeviriyor ben bilmem. Bunu da düşündüm. Sanırım böyle bir durumda tüm sosyal kargaşa ve bunaltıyı buraya yazarak yansıttım. Yani fazla, gereksiz ya da açıklamasız paylaşımlarda olabilir bilmiyorum. Yani sürekli burada herkes aktif ve karşılıklı olarak örneğin bir whatsapp grubunda gibi değiliz yani bu bir forum ve eşzamanlı yazmıyoruz. Tersi nasıl olurdu onu da bilmiyorum.
Xi Jinping konuşmasında beni cezbeden ya da onu arayıp okumaya ve belki buraya paylaşıma sevkeden batının aşırı sağ ve muhafazakarlık söylemi çünkü Çin'in sosyal düzeni onun tam tersinde. Aşırı sol. Aslında buna nazire bir yorumla sadeleştirecektim ama aslında konuşmada istediğimi de bulamadım.
Her neyse hepinize keyifli forumlar ve paylaştığınız katlandığınız için teşekkür ederim |
 |
|
bozadi
    
12184 Mesaj Göndermiş |
Mesajın Eklenme Tarihi - 28/10/2022 : 21:09:24
|
İçinden geldiği gibi yazmaya devam et kardeşim, ben yerli yersiz huylanıp sataşsam da bazen. |
 |
|
Mesaj  |
|
|
|