Başkalarına Hizmet Forumu
Başkalarına Hizmet Forumu
Ana Sayfa | Bilgilerim | Kayıt Yaptır | Aktif Konular | Forum Üyeleri | Site içi Arama
Kullanıcı Adı:
Şifre:
Beni Hatırla
Şifre hatırlatma servisi

  Forum
 Kanal Bilgileri
 Kanal Bilgileri
 Kanal Bilgileri Tartışmaları (Genel)
 Yeni Konu Aç  Konuya Cevap Ver
Önceki Sayfa | Sonraki Sayfa
Yazar  Mesaj Sonraki Konu
Sayfa: Toplam Sayfa 68

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 30/05/2023 :  20:48:22  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Tabii bahsettikleri anlıyorum gtp. Bahsettiğim tamamen varlığın birliği kapsamından bakmak. Neden olduğunu ve neden olmadığını bahsettiğin yeri anlıyorum. Baktığım pencere zamansızlık ve varlığın birliği kamsamında.

OPler ve diğer linkteki bilgileri henüz okuyamadım. Mutlaka onları da detaylı okumak istiyorum. Majisyen'in çevirisi de oldukça detaylı duruyor.
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 01/06/2023 :  08:44:24  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
YORUMLAR 118

C: PoB yüksek sevgide güçlü kalmalı ve her ruhun kendi kaderini tamamlamasını bekleyebilir. Seni üzen şey aslında M____ de değil. M ____ hala uyuyor.
S: (Yanıtla ilgili tartışma)
C: Sabır ve akıllıca bekleyişle M____ ruhuna tekrar sahip çıkabilir. O sıcak, karanlık toprağa ekilmiş bir tohum gibi. Yanlış birşey yaparsan veya herhangi birşeyi düzeltmeye çalışırsan, filizlenmiş mi diye tohumu eşmeye benzer bu. Yani o zaman bunun olasılığını öldürmüş olursun.
S: (S) Arkadaşımız'ye {bizimle arkadaş olan Fransız gizli servis ajanı} ne oldu?
C: İstediğini aldı.
S: (L) Muhtemelen kitabın bir kopyasını istiyordu. Bizim kimsenin söylediği gibi birşey olmadığımızı anladı. Tamamen normaliz ve kitabı okuyunca bizim bir tarikat olmadığımızı anladı. (A) Temmuz veya Ağustos'ta buraya gelecek.
C: Hmmm… Gözleriniz göklerde kulaklarınız yerde olsun. Bilgi Korur. Hoşçakalın.
S: (L) Oo, kometler ve depremler! (CELSE SONU) Celseden sonraki yorumlar:
(A) Hakkında en çok konuşulan ve en çok hakarete uğramış kanalörlerden birinin bir toplantısında olmak nasıl birşey olacak acaba? Biz eğleniyoruz, düşünüyoruz ve sonra insanlar bu transkriptleri yazıyorlar, inceliyorlar ve çalıyorlar! (gülüşme)
(L) Tanrım, söylediklerimizin çoğu sadece sağduyu. (Joe) Çoğu "kendin anla ve kendi işini yap"!
(L) Komik olan şu ki, başlangıçta sıradan kitaplarda birşeyler bulup birşeyleri bilebileceğini sanıyordum. Ama bence o kitapların bana öğrettiği şey bunun böyle olmadığıydı. Yüzeyin altına bakıp sürekli eşelemen gerekiyor! Ayrıca bana tüm bu gerçekliğin yapay olduğunu ve gerçeğe ulaşmak için çalışman gerektiğini öğrettiler. Gerçek bir-iki kitapta değil, meydanda. Bunu anladığın zaman, bunun kolay olmayacağını, bunun için çalışman gerektiğini anladığın zaman bunu yapmaya başlıyorsun...
(A) Eğlence haline geliyor!
(L) Gurdjieff'in dediği gibi: İyi bir öğretmenin olduğu zaman artık öğretmene ihtiyaç duymayacağın bir noktaya ulaşıyorsun. K'larla arada sırada sohbet etmeyi sevmeme rağmen aslında buna ihtiyacım yok. "Sana beynini nasıl kullanacağını öğretmeye çalışıyoruz" deyip durdular. Bu şimdi çok açık! Hepimiz için! Ama o zamanlar açık değildi. Onarılıp Gurdjieff'in fikirlerine iliştirilmesi gereken duygusal ilüzyonlarımız vardı.
(Joe) Kendi kendimize yardım ediyoruz.
(L) Evet. Bir insana bir balık verirsen bir gün yer, ama balık tutmayı öğretirsen...
(A) Bilimde de aynı. Öğrenci olduğunda ve doktoran için çalıştığında, herşeyi gerçekten BİLEN biri olduğunu sanıyorsun. Tüm o kitapları okuyorsun ve bu yollar sürüyor. Sonra o insanlarla konuşmaya başlıyorsun ve diyorlar ki "Bu iyi bir soru!" "Bu da iyi bir soru!"
(L) K'ların evrenin açık olduğuyla ilgili fikirleri ve fizikle ilgili diğer bazı fikirleri şu anda çok basit görünen çok temel fikirlerdi. Ama o zamanlar programlamadan dolayı anlaması çok zordu. O zamanlar kafamızı kumdan çıkararak düşünmenin hepimiz için ne kadar zor olduğunu hatırlamak gerekir... Birşeyin tüm hayatın boyunca seni rahatsız ettiğini biliyorsun ama onun dışına çıkıp ona bakabileceğini düşünmüyorsun. Çıktığında ve onun ne olduğunu gördüğünde "Hıh! Neden bunu daha önce anlamadım!" diyorsun. Diğer insanlara karşı şefkatli olmak zorundasın çünkü onlar bizim sahip olduğumuz bazı avantajlara sahip değiller. Farklı düşünüş şekilleri, eğitim seviyeleri, önyargıları ve programları olan insanlara fikir aktarmanın yollarını bulmamız gerekiyor. Birşeyler yazarken herşeyi pek çok farlı biçimde açıklamamın nedeni bu. Dalga serisinde bunu yaptım ve Signs sayfasında da aynı şeyi yapıyoruz.
-------------------------------------------------------------------

Sanki birilerine uyanması için mi bu yorumları yapıyorum, hayır,

Kendi ruhsal gelişimimi sağlamak daha çok şeyler öğrenip bu illüzyon batağından başımı çıkarıp bana bulaşanlar nedir analizine girip ruhsal temizlik yapmak,

Gerçekten konuları deşer üzerinde durur ve K.ların kapalı sözlerini açmaya düşünceye dalarken bir çok yeni idraklerle sarsıldığımı evvel kapıldıklarımın yanlış olduğunu görüyor ve yeni farkındalık sathında mutlu oluyor ama onun da geçici olabileceğini düşünüp belki o anlayışımı yıkıp daha ilerilere taşıyacak tohumları arıyorum,

Peki bunları anladık da bize ne ,neden böyle açıklamalara lüzum görüyorsun, 3Y bilince bakın insanı nasıl da şamar atar gibi iç sorgulamalara sokuyor,

Bunları Ağ çalışması yapın diyen K.ların itmelerine göre bir yol tutturduğumu belirtmek için sergiliyorum,

Bu samimi açıklamalar itiraflar ve gizlemekten artık kaçındığım geldiğim idrak seviyelerini anlatırken belki birilerine yardım edebileceğimi de sanıyorum,

Bu baştan tam KH vari bir düşünce olsa da ,K.ların şu ikazına rağmen devreye alınması gerekli bir husus olarak benim pozitif tarafımda, beni mutlu ediyor zira senelerce edindiğim tecrübeleri ve idrak olaylarını başlarda kendi içsel sıcak toprağımda ortaya çıkmadan koruyorum sanıyordum, oysa eşelemenin zararından çok çürütüyormuşum K.ların istisnai olarak biri hakkında söylediklerinin aksine,

Zira bir nevi Stoacılık ,Melamilik gibi zaman içinde yürümüş kendi içinde ruhsal patlamalar yapmış o kültürlerin kendi sathi döngülerinde kalıp pek ortama yayılamamaları gibi,

O istisnai söz şu idi, eğer istisna değil de mutlak gerekli bir tavsiye olsaydı ağ çalışması yapın, ara ara takılmışlara ısrarı sürdürün demezlerdi, buradaki o kişiye ait özel bir öneri,

"C: Sabır ve akıllıca bekleyişle M____ ruhuna tekrar sahip çıkabilir. O sıcak, karanlık toprağa ekilmiş bir tohum gibi. Yanlış birşey yaparsan veya herhangi birşeyi düzeltmeye çalışırsan, filizlenmiş mi diye tohumu eşmeye benzer bu. Yani o zaman bunun olasılığını öldürmüş olursun."

Zira uğraşı ve tavsiyelerimde tekrarları devreye almaktan başka kişilerin bilgisel gelişim ortamını deşmiyorum, sabırla beklemek ve gelişen sorulan sorulara cevap vermek bu eşeleme işine dahil değildir, aradaki nüansı fark ediyorum,

Arayışlar bir nevi soru sormak gibidir, sorunuzu tevcih edeceğiniz bilgi noktasını siz kendi içsel sezgisel kabul ile devreye alır içine girer anlatılanları anlamaya çalışırsınız,

Benim yaptığım bu genellemlerle dolu izahlar celse bölümlerini ele alıp yorumlar yapmak da gibi bazılarına bilgi noktaları olabilir,

Misal Bozadi dostumuz benimseyip o harikulade tercüme merakı ve mahareti ile Transkriptleri ele alıp yayınlamasaydı sersem sersem ortamda bir çok yüzen kanal bilgileri içine girip bilinçsel karışıklığa devam edecektim, bu bir itiraf,

Bir çok kitap ve bilgi ile insan bilgi edinebilir ama onları takılmadan değişen bilgiler sağanağındaki şuur ile daima açılan yeni bilgileri hazmetmeye kabul etmeye hazır bir beyni çalıştırma düstürunu
K.lar vermekte, onu keşfettim,

K.lar celse mensuplarına sık sık,
"Size uzun bir müddet aklınızın nasıl çalıştıracağınızı öğretmeye çalıştık" dediler,

Bunu nasıl yaptılar ,hiç bir konuyu sabit beklenti ve arzulu düşünüşlere kolayca cevap veren tarzda vermediler ve bundan kaçındılar spesifik soru istediklerinde kişinin soruya kendi var sayımlarını takmadan sormasını öğrettiler ve bunların hepsi kişinin takip eden bizlerin veya benim düşünüşüne bu dünya illüzyonuna takılı KH vari olayları sıyırmasına atmasına sebep olmakta ,bilgide objektif tarafları arar oluyorsunuz,

K.lar bu konuda tek değiller tabii ki PLE-RA bilgileri de aynı çizgiyi devam ettirmekte ,ancak mesela K.lar RA bilgilerini aktaran kişinin sonradan intiharının sebebini de ortaya dökerek kanal bilgilerinin sergileniş yolunda bazen oluşan kaçakları yanlışları da çekinmeden ortaya dökmekteler, irkiliyor daha hassas oluyorsunuz,

Neden irkiliyorum demekteyim ,şu kanal işleri yani konuyu bir medyum ile aktarma veya vahiy veya bir kişi tarafından süzülmeden aktarma işlerinde mutlaka bir karışıklık olur ,zira defalarca belirttim işe KH de karışır ,K.larda da başka kişisel karışmalrla bozulmaların nasıl olduğunu biliyoruz Frank Vincent mevzuu, uzatmayacağım,

Niçin bunlar derseniz burası yani yaşadığımız ortaya konan bu madde hayatı kutuplar manzumesinin mutlaka devrede olduğu sert bir yaşam tarzı ,yaşamı yürütürken negatifi kenara koyamazsınız ,o olacak ve bize bazen şamarları ile gerçeği gösterecek,

Bu durumu Ruhların Yolculuğundaki şu Denek çok derin aktarmakta,

"D: A... yeni bir ruh olarak... bu ayırımlarda rehberler yardımcı olur. Ben insan varlıklarına çekilmiştim.
Dr. N: Sana başka seçenek tanınmış mıydı?
D: (uzun ara) Evet.., fakat şu anda çok net değil. Genellikle bir ya da iki kolay dünyada, çok fazla şey yapmayacağın şekilde başlatırlar. Sonra bu sert gezegendeki görev verildi.
Dr. N: Yeryüzü sert olarak mı değerlendiriliyor?
D: Bazı dünyalarda fiziksel rahatsızlıklarla hatta acıyla boğuşman gerekir. Bazı dünyalar da zihinsel mücadelelere yatkındır. Yeryüzünde her ikisi de var. Zor dünyalarda başarılı olmak bize şeref kazandırır (gülümseyerek). Fazla yolculuk etmeyenler bize serüvenciler derler.
Dr. N: Yeryüzünün gerçekten çekici bulduğun tarafı nedir?
D: İnsanların birbirlerine benzerliği ve bir yandan da birbirleriyle çatışmaları.., aynı anda hem rekabet etmeleri hem de elele vermeleri.
Dr. N: Bu bir çelişki değil mi?
D: (gülerek) İşte beni çeken de bu; çok fazla gururlu ve kendine saygı duyma ihtiyacında, yanılabilir bir ırkın kavgalarının arasına girmek. İnsan beyni oldukça benzersizdir, bilirsin.
Dr. N: Nasıl?
D: İnsanlar benmerkezcidir ama incinmeye açıktır. Karakterlerini rezilleştirebilirler, ancak diğer yandan büyük bir müşfiklik kapasiteleri vardır. Yeryüzünde hem dayanıksız hem de yürekli davranış vardır. İnsan değerleriyle ilgili devamlı bir itişip kakışma, sürekli bir rekabet vardır. Bu çeşitlilik ruhuma uyuyor..
Dr. N: Yeryüzüne gönderilen ruhlar için, kendilerini misafir eden insanlarla ilgili cazip buldukları başka neler vardır?
D: Hmm... yeryüzünde gelişenlerimizin... insanlara hayatlarının ötesindeki sonsuzluğu bilmelerine yardım etmek ve tutkuları vasıtasıyla gerçek cömertliği ifade etmelerine destek olmak gibi bir yaptırımları vardır. Hayat için savaşma tutkusuna sahip olmak; insanlıkta değerli olan şey budur.
Dr. N: İnsanların aynı zamanda büyük bir kötü niyetlilik kapasiteleri de var.
D: Bu tutkunun bir parçasıdır. Fakat o da evrimleşiyor ve insanlar ancak sıkıntıyı deneyimledikleri zaman olabileceklerinin en iyisi olabilirler... ve oldukça asilleşirler."

Çoğu insan bilinçsizken de ben neden bu dünyaya geldim sıkıntısına kapılır, hayır, görüldüğü gibi zor olanı deneyerek tekamül işini kolaylaştırmak istenmiş,kimse sizi bu hayata iteklemdi, her zaman olduğu gibi seçim size aitti,

28.06.2005
Sizler , sizler beni gözleyenler
Bazen beni benden çok bilenler
Dünya yaşamının zorluğunu
Bilemezsiniz , gördüğünüz ,düşünceden aksedenler

Ben çekerim acının en katmerlisini
Bazen de sevginin en renklisini
Zıtlık evriminin o mahir döngüsüyle
Ben bulurum burada gerçeğin en zahmetlisini

Ara..


Edited by - Tgur on 01/06/2023 12:52:52
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 02/06/2023 :  21:50:55  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Sanırım bu 10.yazışım olacak :) Yazıp yazıp silme hususunda kendi rekorumu kırmış bulunuyorum.

Dünyanın ağır olması mevzusu aklıma Yunus Emre dizisindeki bir karakteri getiriyor. Deli olan bir veli "Dünya pahalı, çok pahalı!" deyip araya girerdi :) Dünya gerçekten çok pahalı.

Başka bir deneyim hakkında birşeyler sorasım var, ama içten bir engelleme yaşıyorum. 10.kez silince artık vazgeçtim. Galiba kendim bulmam gerekiyor.
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 04/06/2023 :  08:39:49  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
YORUMLAR 119

C: İnsanların sizin deyişinizle "patolojiyi" bilmesi gerekiyor. Eski zamanlarda buna çoğunlukla şeytani pozesyon derlerdi. Bazı durumlarda haklılardı da. (ç.n.: demonic possession; bir bireyin iradesinin şeytani bir güç veya güçlerce ele geçirilmesi veya onlara teslim edilmesi. kötü güçlere hizmet eden, patolojik/psikopatik yönetici insanlar kastediliyor)
S: (L) Ama her durumda değil diyorsunuz. Ve bunun mutlak bir şekilde netleştirilmesi gerekiyor çünkü tamamen hasta bazı insanlar var.
C: Evet. Patolojinin sebebi çoğu zaman üst boyutlardan etkilerdir. Bu gerçeklik seviyesinde diyet ve beslenme de dahil olmak üzere çeşitli etkiler de buna neden olabilir.
S: (L) Peki başka ne gibi şeyler?
C: Tıpkı vücudun detokslanmasının bereketli bir sağlık getirebilmesi gibi, aklın ve çevrenin detokslanması da herkes için bereketli bir hayat ve mutluluk getirebilir. Ama tıpkı "düşüşte" olduğu gibi, bunun bir grup kararı olması ve objektif kavrayışın önüne geçen farklılıkların ve patolojik blokların kaldırılması gerekiyor.
S: (L) Diğer bir deyişle, eğer normal insanlar bir araya gelip bu çeşitli patolojik inanç sistemlerini ve dinleri, "senin gerçeğin" "benim gerçeğim" gibi şeyleri aşmazlarsa, gezegenimiz ve türümüz için bir ümit kalmayacak, öyle mi?
C: Evet. Tüm bunlar, dünyayı bir cehenneme çevirip yönetimine geçmek isteyen üst boyutlardan efendilerinin etkisi altındaki patolojik tipler tarafından yaratıldı ve yayıldı. Rüyalarında göremeyecekleri kadar başarılı oldular. İhtiyaç duyulan şey, pek çok insanın yüksek merkezleriyle doğrudan bağlantılar kurmaya başlaması. Bu şimdiye kadar "çalışma" ile yapıldı ama bu süreci hızlandırmak ve ihtiyaç duyulan yardımı sağlamak için başka yöntemler var.
S: (L) Örneğin?
C: Bağlantıda kalın. Sonraki sefere. Hoşçakalın.

----------------------------------------------------------------------

Patolojinin bedende organlara bulaşan zararlıların insan verdiği acı hastalıklı haller olduğunu bilince ve tek kurtuluşun onlardan detokslanmak, temizlenmek olduğunu söyleyince bu bölümde anlatılanı anlayabilmek mümkün oluyor,

Zihni detokslamak,

Evvela şu monoteizm ve dinler programının dünya insan yaşayışına nasıl takıldığını bilmek gerekiyor,

Düşüş esnasında maddeye tapma dürtüsünü devam ettiren kısıtlanmış DNA ile çok ufak bir platformda çalışan insan zihni bu tip aldatışlara kolayca kapıldı,

Kısıtlanmış DNA nın ne olduğunu çok anlattık ve neden bu hale getirildiğimizi de keza,

Cinsiyetini sürdürmek ve açlığını gidermek en tabii canlı davranışı olan halin kabulü zihinlerde adeta kalın hudutlarla çizildi,orada kalınmasını sağlayan KH gayretleri ile hayvan halimizde iken süregelen en tabii fizyolojik bu iki ana içgüdünün sabitlenmesi,

İnsan oluşumundaki beyindeki kabiliyeti ve gelişmenin ve hayvandan farklılığın kabulü için oldukça zorlu bir aşama gerekti gerekiyor,
KH nin bu madde hayatına takılı kalıp ilanihaye devam isteği ve böylece besin kabının boşalmaması sağlanmaya çalışıldı,

Şimdi bu basit izahla ne demek istediğimi anlatmaya sorgulayıcı beynini çalıştırabilen bir insan beynini akla getirmek gerek, bu durumda yani insan karmik hayatları devreye alınırken BH nın müdahalede bulunması işine sanırım denge mülahazası ile yol verilmiş,bu hususta K.laradan şu cümleyi zorla olsa da buldum,

"C: Yakın. Bunun en derin seviyelerde gerçek bir savaş olduğunu unutmamalısınız. Ruhlar ve gelecek için yapılan bir savaş. Buradaki her biriniz başarılı sonuç için çok önemlisiniz. Birliğinizi bozmak için her tür taktiğe başvurulacak. Bu doğumunuzda başladı ve yaşamlarınızda kontrole en müsait olanların ellerinde erken çocukluk işkencelerini de kapsıyor. Bunlar misyonlarınızın başarılı bir şekilde gerçekleştirilmesini engelleyecek bozuk özellikler yaratmaya yönelikti. Büyük bir mücadele. Ama bunu önceden biliyordunuz ve görev için güçlendirildiniz. "

Böyle bir yaşama hazırlanan özel seçilmişlerin yanında biz de bilgi alıp kendimizi bu illüzyondan zarar görmeyen hale getirmeye çalışırken maalesef insan bilinçlerinin nafile kısımları ile de sıkça karşılaşıyoruz,

Yerleştirilen inanç çamurdan insan haline gelmişiz başka şekilde düşünmeye ve kabule kapalı bir zihin,olay gerçekten antik çamurdan gelişen ve çeşitli varlık olgularından metamorfozik olan bir olay ama bunu çok kıymetli bir tasavvuf erbabı olan Mevlana bile söylese yani bu gelişmeyi çok basit olarak anlatsa da takıntılı kişi onu bile yani sufileri bile şeytani düşünen olarak şartlanmış,

"Taştım topraktım ot oldum böcek oldum hayvan oldum ve sonra insan.."

Din başka tasavvuf başka ,bunların dillerinden düşürmedikleri bir takıntı şablonu,

Hele whatsapp da dostlara vermekten son zamanda vaz geçtiğim, sarıklı sakallı , ehram, turban takılı kafalarla yapılan seçim evveli raportajlarda ilgili malüm kişiye adeta tapıldığını ilahlaştırıldığını ve atomun parçalanmasını bile onun yaptığına ve buna benzer safsatalara kapılmışları inananları görünce ümit kırılır gibi oluyor,ancak insan bedenlenme işlerinde bir heterojen karmaya bağlı olgu olduğunu zaman ve bilinç gelişiminin yaşam denen olguda karşılaşılan acı veya tatlı ders unsurları zamanda harmanlanarak gelişebileceğini hatırlayan bilinç ancak teselli oluyor,

Dün bir filim izledim USA kaynaklı etkin bir gazeteci gurubu araştırmaları ile özellikle Katolik camia içinde dünyada binlerce rahibin çocuk tacizi yaptıklarını tesbit etmişler ve bu utanç verici olayın dünya hristiyan camiasında yüzlerce devlette olduğunu ilan ettiler,şok..

Hatta bunu ebeveynleri yanında bile yapmaktan çekinmemişler,bir tacize uğrayan şöyle diyordu,
"Rahip evimize gelip bizi ziyaret ettiği vakit sanki Tanrı evimize geldi kabul ediyorduk ve verdiği önerdiği her şeyi ailece itirazsız kabul ediyorduk,"

Ama biz bilgilenip bu halin bu tapma, patalojik inanca ait bu sapkın davranışların ötesine geçebildiğimiz için kendimizi bahtiyar kabul etmeliyiz,

Kısıtlanmış hücre işlemleri ve hormonal bazı unsurlarla üreme ve açlık işi bir numaralı fizyolojik uygulama ile hayvana benzer bir hayattan sıyrılma ,

İnsanlaşma ve o erişilince çok kıymetli üst yoğunluklar idrakine gelebilecek bir beyine sahip olmanın ve bu işin bir gurup kararı ile olacağı fikri uzak da olsa tünelin çok ucunda zayıf bir ışık gibi gözükse de umudun bir numaralı haslet olduğunu bize hatırlatıyor,

Yani bu iş en sonunda olacak,
Umudumla hayalim yaşarsa ben de yaşarım..

----------------------------------------------------------------------

S: (Ark) Ama bir cevap istiyorum! (L) Doğru olduğunu söylüyorlar. (Ark) Pekala, bir sonraki soru. Uzun süre önce, pencereler hakkında bir makale bulmamız gerektiğini söylemiştiniz. N pencereleri olduğunu sormuştuk ve siz de matematiksel pencereler demiştiniz. Bunun kaos, fraktallar ve Mandelbrot’la ilgili olup olmadığını araştırıyordum. Fikrim bu hala. Ve yedi yıldır kesin bir cevaba ulaşamadım, bu pencereler hakkında bir makale bulamadım. Belki de elimde mevcuttur ama farkında değilim. Bunun hakkında başka bir ipucu verebilir misiniz?
C: “Kürenin merkezinin” bir pencere olduğunu hatırla.
S: (Ark) Kürenin merkezi. Yine uzun zaman önce Mandelbrot’a referansta bulunmuştunuz. Hatta insanlar normalde “Mandel” derken, siz onun ismini normalden biraz farklı olarak “Mandlebrot” diye belirtmiştiniz. Yıllardır bu Mandelbrot’u araştırıyorum ve bunun fraktallarla ilgili olduğunu düşündüm. Bu iyi bir başlangıçtı. Ama hala Mandelbrot’un kürenin merkeziyle ne alakası olduğunu bilmiyorum. Sanırımpencerelerle bir şekilde alakalı. İpucu?
C: Merkezden çıkış. Yüzey, “şeylerin/olayların meydana geldiği” ve fraktalların bir araya geldiği yer.
S: (Ark) 1969’a bakmamı, 1969’da ne yaptığıma bakmamı söylemiştiniz. 1969’da başka pek çok şeyle birlikte kuantum mantığı üzerinde oynuyordum. Ve bu kuantum mantığı, bilinci açıklamak için ihtiyaç duyulan bu ters çevrilmiş çekim ifadesiyle ilişkilendirilebilir. Bu kuantum mantığı gerçekten faydalı mı, yoksa onu unutup başka birşey üzerinde mi konsantre olmalıyım? Kuantum mantığı faydalı mı?
C: Periferal.

----------------------------------------------------------------------
Yine çok kıymetli kişi ve bilgisi hakkında haddimiz olmayacak yorumlar yapabilecek biri olduğumuzu belirterek,

Ark dostumuzdan bahsediyorum ,kendi sorularını açarken bizim basit mantık ve bilgi silsilemizde bazı kıpırdanmalar sağlıyor,bilmem becerebiliyor muyuz,

Pencereler hakkında çok şey anlatıldı biz de toparladık yorumladık,kanaatime göre kuantum anlayışını yani dünya bilinç düzeyi üzerine çıkmamızı sağlayan zihnimizde pencerelerin açılmasını sağlayan faydaları oluyor,şu cümleye bakalım,

"C: Merkezden çıkış. Yüzey, “şeylerin/olayların meydana geldiği” ve fraktalların bir araya geldiği yer. "

Yüzeyde yani dünya 3Y ortamında şeylerin /olayların meydana geldiği ve fraktalların baştan yine aynı bilinç yapısı ile çözülmez gibi gözüken ancak merkezden çıkıp üst yoğunluk bilincine doğru zihinsel uzanıp kuantum anlayışı ile olan biteni çözebilecek bir bilinç yapısına gelebilmek,

Kuantumda görecelilik vardır üzerinde fazla durmayacağım ,

Ama kısaca ,olayları değerlendiren gözlemcinin bakış açısıdır bu açı, ben merkezci bir bilinçte subjektif yönde başka ,objektif bakışı arayanda başka neticeleri gösterir, katı takılı kalmaları reddeden bir yapıdır,

"Mantık efendin değil hizmetkarın olunca"

Değişken çekim dalgalarının hakim olduğu genel bir kabul dünyasıdır,

Eğer atomsal yapıda düşünürsek atom altı parçalarının mesela nötrinonun bilgileri taşıyıp gözlemcinin beyninde harikalar yaratan bir yapı oluşu öne çıkar,mevcut maddesel etkilerden etkilenmeyen ve maddenin akıl almaz ve dünya subjektif bilimi ile izah edilemez olduğunu sergiler,yani maddenin yapısı=partikül/izah edilemez enerji,
Takılı bilinçler bu hali "higgs bozonu" araştırması ile bir çok fizikçiyi toplayıp akıl almaz masraflar yapıp İsviçrede bulmaya çalışıyorlar, bulamıyorlar,

Vikipediden gerçek bulunan sanılanın tahmin olarak açıklanması,

"Deneysel ayrıntılar

2008 yılının sonlarında çalışması planlanan CERN'deki LHC hızlandırıcısında yapılacak CMS deneyi, ATLAS, LHCb deneyi ve ALICE deneylerinde Higgs parçacığı yanı sıra Standart Model ötesinde nasıl bir fizik olduğu araştırılmaya devam etmektedir. CERN deneyinde bulunduğu sanılmaktadır.

13 Aralık 2011'de, ATLAS Deneyi ile 2011 yılı içerisinde elde edilen bulgular açıklandı. Bu bulgulara göre Higgs bozonunun kütlesi 131-453 GeV aralığında %95 ihtimalle bulunmamakla birlikte olası kütlesinin 126 GeV civarında olduğu tahmin ediliyor.[18] CMS deneyi ekibi ise 124 GeV civarında olduğu yönünde tahmin ettiklerini belirttiler."

Eskilerden alıntı ,dörtlüğüm ve yorumlarımdan bir kesit,

"13.05.2004
Çevre her şey merkez birlik
Genişleyen zannın hiçlik
Boyutların merdiveni
Bilgideki zengin dirlik

S: (L) El-Arabi'nin yazdığı konulardan biri de varlığın ontolojik seviyesi hakkında. Varlığın eşmerkezli oluş durumları. Ve her bir durum ilişkileri tanımlıyor. Herbir üst seviyede varoluşun merkeziyle daha yakın bir ilişki içindesin ve varoluşun daha dış kenarlarında ise madde ile daha yakın ilişki içindesin. Bu sizin bize tanımladığınız 7 yoğunluğu doğru bir şekilde ifade ediyor. Arabi ayrıca "dışa yayılmak" ve bilgiye doğru "içe yönelmek"ten bahsediyor. Sanırım belirli varlıklar, örneğin 4'üncü yoğunluk KH ve 3'üncü yoğunluk diğer KH varlıkları güçlerini arttıracakları bir durum yarattıklarını düşünüyorlar ama aslında "dışa yayılma" veya maddeye dağılma sürecinin bir parçası olabilirler. Bu doğru bir algı mı?
C: Yakın.
------------------------------------
Bu dörtlüğün tam anlamını yukarıdaki K izahı ile tam manası ile çözebildim çözene kadar mistik ama bazı yönlerini tam açamadığımı düşünüyordum, "Genişleyen zannın hiçlik" bölümü kafamı karıştırıyordu zira zan etmek ne demek pek araştırmamıştım araştırınca şunu buldum,

"Zan; sanmak, bilmek ve itham etmek manalarına geldiği gibi, sezmek ve şüphe manalarında da kullanılır. Birini iyi sanma, iyi zannetmeye hüsn-i zan; kötü fikir besleme ve kötü sanmalara da su-i zan denilmektedir. Kuvvetli ve hakikate yakın olan zanna ise, zann-ı galip ismi verilir.

*Mesela yüzde bir ihtimali olan şeye vehim, yüzde ikiden yüzde elliye kadar ihtimali olan şeye şüphe, yüzde elliden sonraki ihtimallere de zan denilir. Yüzde doksan ihtimalin üstündeki zanna zann-ı galip, yüzde yüz ihtimale ise ilim deniliyor. (Ülken, H. Z. T.C. Düşünce Tarihi, İst. 1966, 2/57)"

K alıntısında ibni arabi sözlerindeki (bilgiye doğru "içe yönelmek"ten bahsediyor.") bölümü dörtlüğümdeki zannetme kelimesinin evvela çevreye maddeye dağIlmak ,merkez ise içe doğru yönelme ifadesini tasdikliyor ."


Ara..


Edited by - Tgur on 04/06/2023 08:43:43
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 07/06/2023 :  08:39:56  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
YORUMLAR 120

S: (L) P ’nin kısmi kol felcinin kökenindeki nedenin ne olduğunu öğrenmek istiyoruz. Yaptığı diyetsel değişiklikler ve çok fazla magnezyum vs almasıyla mı ilgi?
C: Pek sayılmaz. Buna güçlü bir fiziksel eğilimi olmasına rağmen sorun büyük ölçüde psikosomatik.
S: (P) Psikosomatik faktörler nasıl değiştirilebilir veya azaltılabilir?
C: Bu çalışma gerektirecek. Temel husus anneyle olan ilişki. Sol taraf anneyi ve dişi enerjiyi temsil ediyor. Annenle olan ilişkinde kendini felç olmuş hissediyorsun ve ifade edilmeyen kızgınlık kendi içinde ifade buluyor.
S: (P) [geçmişteki bir olumsuz deneyime dair anılar] Bu benim hayalim mi, yoksa gerçekten bununla ilgili birşey mi var?
C: Senin hafızanda da sorun yok!
S: (L) Siz bunun hakkında konuşmaya başladıktan kısa bir süre sonra bu felç probleminin başlamış olması ilginç. (P) Yani... (Ar ) Kızgınlığını bir şekilde bastırman gerekiyor. (L) Ya da ifade etmen.
C: Annen tarafından kullanılmış ve son derece suistimal edilmiş olman çok kötü birşey.
S: (P) Peki şimdi bu, o geçmişe rağmen onu affetmem, sevmem gerektiği anlamına mı geliyor?
C: İfade edilmemiş kızgınlık hakkında daha şimdi ne dedik? Sevgi ve affetmek, içinde bastırılmış olarak durmakta olan şeye ne yapabilir?
S: (P) Yani bu kızgınlığı ifade etmem gerekiyor. İçimdeki bu kızgınlığı ifade etmem gerekiyor...
C: Bunu yapmanın çeşitli zararsız yolları var. Bunu açıkça annene karşı ifade etmen kesinlikle faydalı olmaz ama bu süreç boyunca onunla etkileşimlerini ciddi miktarda sınırlaman senin için faydalı olur.
S: (L) Yani “bütün kızgınlığını annenin üzerine boşalt” demiyorlar. Bu iyi birşey değil. (Ark) Negatif duyguların ifade edilmemesi hakkında ne öğrenmiştik? (L) Daha fazla hasar yaratmadan bunları ifade etmenin bir yolunu bulman gerekiyor. (Craig) Düzenli Kriya’nın buna faydası olur mu?
C: Çok faydalı, evet!
S: (Ark) Görüyorsun, sanırım ilk yapılacak şey sadece hislerinle ilgili gerçekleri kabul etmek. Gerçekten kızgın olduğunu kabul etmek ve sonra tüm duruma objektif bir şekilde bakmak ve saklamadan en iyi çözümü bulmak. (L) Bunu saklıyorsun ve kolundaki sorun gibi şeylere yansıyor. (Allen) İlk düşündüğün şey onu sevmek ve bağışlamak... Bu aslında herşeyi halının altına atmak anlamına geliyor. (P) Evet. Hatırladığım şeylerle ilgili emin değildim, çünkü çok küçüktüm. Bazı görüntüler ve ipuçları vardı yalnızca aklımda. Şimdi daha eminim ve bununla ilgili birşey yapabilirim. Diğer türlü emin olamıyorum ve annem hakkında böyle kötü düşünceler düşünmekten dolayı kendimi suçlu hissediyorum...
C: Suçluluk sorunun parçası.
S: (L) Diğer bir deyişle, annen hakkında yazdığın şeyden dolayı suçluluk hissediyorsun... Bunu düşündüğün, bundan bahsettiğin için! (P) Çocukluk suistimallerinde kurban kendini suçlu, sorumlu mu hissediyor? O yüzden mi suçlu hissediyorum kendimi? (J) Ama P___, o zaman bir çocuktun. (P) Biliyorum, ama...
C: Cinsel hisler doğaldır. Çocuktan bu şekilde yararlanmamak ebeveynlerin ve tüm yetişkinlerin görevi ve sorumluluğudur.
S: (J) Kol felci için güçlü bir fiziksel eğilimin olduğunu söylediler. Buna faydası olması için alabileceği herhangi birşey olup olmadığını merak ediyorum...
C: Bahsedilmiş olan eski yara.
S: (L) Yani muhtemelen alakalılar. (Chu) O yara üzerinde çalışmanın tedavi sürecine faydası olur mu?
C: Evet. “Rolfed” yaptırmanın da faydası olabilir.
S: (L) Derin doku masajı.
C: Dokularda tutulan duyguların serbest bırakılmasına yardımcı olabilir.
S: (L) Yani hem rolfed yaptıracaksın hem de Kriya yapacaksın! (Allan) Ve bastırılmış kızgınlığını ifade edeceksin. (L) Eğer rolfed yaptırırsan kızgınlığını ifade edersin, emin ol! (gülüşme) (Craig) P ’nin ileri seviyeli bir Yaşam Sanatı kursu alması da faydalı olur mu?
C: Evet.

----------------------------------------------------------------------

Bazen celselerde fazla kişisel sorunlar üzerinde dolaşmaktan şikayet edilir,ben şikayet etmem,zira bir çok kapalı kapıyı açan bu tip alakasız gibi gelen bilgi yumakları bizlerin arayış içinde olup olan biteni anlamaya çalışan zihnimize iyi geliyor,

Veya ben öyle zannediyorum ,bir ara bu kadar bilgiye boğulmak gerekli mi gibi geliyor ,yaşam boyunca geçirdiğim meslekler ve üzerindeki uğraşılar sonunda zihnimde kayıtlı bir çok ezbere dayalı şey var,

Silah çalışma prensiplerinden motor arızasını bulmak için gerekli püf noktaları, binlerce asker gencin psikolojik ve yaşam fiziksel problemleri ile uğraşmak, hastaların hastalıklarına uygun ilaç ve tedavi şekillerini bulmaktan binlerce bitki ve drog isimleri ve on binlerce ilaç isimi ve hayat boyu karşılaştığım kişilerin isimlerini hatırlamak,

Geçenlerde seçim için ilgili yere giderken uzun müddet ilgili olduğum kişinin ismini o an hemen hatırladım sonra unuttum,unuttuğum şeyler bana stress veriyor ve nasıl unuttum şekinde paranoik bir hale geliyorum bir stress hali,neyse ki çoğu bir müddet sonra aklıma geliyor rahatlıyorum,

Bunları anlatmak ve yorumlarımın içine kendimden bahsetmek de beni sıkıyor ,ne demek yani her konu açılımında bir de senin içsel meselenle mi uğraşacağız, 3Y sesi,

Uğraşılacak ,bu sitenin özelliği böyle, kişi içsel meselesini dökmeden hangi bilgiyi hangi ruhsal bilgiye adapte edeceğiz ve genişletip bir olgu halinde tartışacağız,

Sitenin özelliği dedim ,evet bu illüzyon madde ağında oluşmuş ve aldırış edip etmeyeceğimiz bir çok husus var ,bunları ekarte etmek için evvela bilgi ve farkındalık sonra kendi içsel problemlerimiz içinde yerleşmiş stress unsurlarını temizlemek,

Bilgi korur, Ağ çalışması yapın,

Bu gün de yukarıda annesi ile çocukluk çağında cinsel bazı bozuk muamelelere uğramış bir kişinin bu hususta duyduğu sorumluluk ve suçluluk duygusu ve onu düzeltmek için önerileri görüyoruz,

Evvela o neandartaldan getirdiğimiz ve maddede bu bedenle yaşarken doğal denilen cinsel dürtülerin yetişmiş kişilerde çocuklarına kadar bulaşması olayını görüyoruz, insanlaşmanın yani hayvanlıktan sıyrılıp beyinde ilgili tekamüle yönelmiş insan olma merkezlerinin oluşma işinin ne kadar güç olduğunu görüyoruz, ama o merkezleri oluşturmadan sapkın huylardan vaz geçmek mümkün olunamıyor,

Bizdeki genç yaştaki çocukların özellikle 12, 13 yaşlarındaki ve hatta daha genç yaşta evlenmeye zorlanan ve bu işi dini vecibelere bağlayanlara dini büyüklerimiz de böyle yapmış diyenlere bakalım, hatta 6 yaşında yetişkin biri ile evlendirilen çocukla ilgili mahkeme nasıl sonuçlanacak diye igileniyoruz, korkunç işler,

Bunları söylerken yanımızda çalışan yardımcı hanıma sordum o da 13 yaşında yaşlı biriyle evlendirilmiş üç çocuk sahibi olmuş ve sonra zorla kendini kurtarmış ve çocuklarına böyle çalışarak bakan birisi,

Her neyse, toplumumuz bu örneklerle dolu ve iş hala kanunlara bağlanıp yasal hale getirme işlemlerine doğru yöneliyor, kurtuluşu ve normali nasıl sağlayacağız düşünmekle meşgulüz,

Celsede bahsi geçen kişinin tedavisi için önerilerde Rolfed hakkında aşağıda malümat var,

"Rolfing, gerginliği gidermeyi ve tıbbi durumları tedavi etmeyi amaçlayan bir tür derin doku manipülasyonudur. Taraftarlar, bağ dokusunu veya fasyayı yeniden düzenleyerek sağlık yararları sağladığını belirtiyor.

Rolfing, derin doku manipülasyonunun bir şeklidir. Adı, ona “Yapısal Entegrasyon” olarak atıfta bulunan mucidi Dr. Rolf’tan gelmektedir. Rolfing’in arkasındaki fikir, vücudun tüm parçaları aynı hizada olduğunda en iyi şekilde çalışmasıdır. Vücut hizadan çıktığında, dengesiz bir şekilde hareket eder, bu da rahatsızlık ve ağrıya neden olabilir. Dr. Rolf ayrıca bu tür bir uyumsuzluğun vücudun yerçekimine karşı daha fazla çalışmasına ve kişiye daha az enerji vermesine neden olduğuna inanıyordu."

Bu izah beni tatmin etmedi ,işte böyle bazen çok bilmiş kısmım baskın geliyor,öyle ya bu diğer insanların oldukça fazlasından başka şeyler biliyor ve inanıyoruz, bahsi geçen Fasyayı inceledim,

FASYA NEDİR
"Fasya hemen deri altında bulunan konnektif doku (bağ doku) liflerinden oluşan bir sistemdir. Mikroskop altında fasya içi su dolu tübüllerden oluşan oldukça organize ağsı bir yapıdadır. Görevi ise birleştirmek, sabitlemek, kas ve organları çevrelemek ve birbirinden ayırmaktır.

FASYA NE İŞE YARAR?
Fasya bütün vücut boyunca çizgiler halinde uzanarak vücudu sarar. Ayak başparmağı ile kaşları, parmaklar ile boyun ve gövdeyi kesintisiz, bir çarşaf gibi birleştirir. Kalp fasyası köprücük kemiği ile bağlantılıdır ki bu da kol ve parmaklar ile bağlıdır. Kemikleri, kas liflerinin, kas gövdesinin, organların, atardamarların, toplardamarların ve sinirlerin etrafını sarar"

Oldukça etkin bir organ yapısı,hani etlerin kenarını da sıyır şu zarları da atalım kasap bey deriz, işte o bölüm ,ne kadar da önemliymiş,zaten bedende işleyen o kadar ilginç organ ve olaylar var ki tasarımı yapanlar oldukça incelikli uğraşmış,

Fasyadaki "içi su dolu tübüller" ilgimi çekti,

Zira yukarıdaki alıntıda konumuz olan dostun problemi psikosomatik, yani organik bir sebebe bağlı olmayan psikolojik bir halin organlar üzerinde felç ,ağrı v.s. gibi olayları ortaya çıkarması, ilaçla başka metotlarla kolayca geçmeyen bir hal,

Bu ruhsal sıkıntının etki tepki yoluyla yani yetişkin olunca "bana neden böyle yaptın anne" diye sinir boşaltmanın ,kötü davranmanın işe yarayamayacağını belirtiyorlar ,tavsiye Rolfing,

Rolfing de bu işte uzman olanlar derin doku masajı dediğimiz bu fasya üzerinde hareketlilik sağlayarak olayı tedavi etmeye çalışıyorlar,

Yapının çoğu içi su dolu tübüller denmekte ,suyun nasıl sihirli gibi karakter sahibi olduğunu biliyoruz, psikolojik uyarılar onun molekülleri üzerinde etki bırakıyor ,kötü denecek psikolojik uyaranlar dağınık molekül yapısında ve işlevini düzgün yapamayan bir madde haline getiriyor, mesela sarmış olduğu organı sıkıyor felç , ağrı gibi manzaraları ortaya çıkarıyor,

Esasata bedenin yüzde yetmişi sudur dendiğinde buna benzer bir çok düzelmeyen ağrıyı veya olumsuz olayı enkarne hayat inanışına göre evvelki hayatlardan kalan etkilerin bilgi alanı ve genler yoluyla aktarılmış seçilen yeni bedenlerde de görüldüğünü biliyoruz, gen kayıtları ile işlenmiş bu psikosomatik arızalar yeni hayatlarda da tedavi edilemeyen hastalıkları doğuruyor,

Tedavi ruhsal manadaki uğraşılarla, bilgiyle, fark etmekle hipnoz yoluyla oluyor,bunlara aşinayız,

Bu arızaların büyük bir ihtimalle su üzerinde moleküler kayıtlandığını söyleyebiliriz, lütfen ütyopik gelmesin ,bedenin yüzde yetmişi su dendiğinde mesleğim dolayısiyle beden bir çözeltiler dünyasıdır diyebilirim ,işe analitik kimya girer,

Özetle su bu çeşitli kılıklarda bedenin işleyişinde yer alır protoplazma ,kan, hücreler arası su gibi,

Baştan psikosomatik diyemeyeceğimiz ama enkarne yoluyla aktarılan bir genetik kayıt olayının su moleküllerinin bu kayıtları aktardığı gerçeğinde yine ruhsal psikolojik diyebileceğimiz yeni hayatta görülen bir arıza örneği Lauranın oğlu hakkında bir kesit,

"S: (L) Oğlumun bacağı neden 3 yaşında ona sorun yaratmaya başladı?
C: Geçmiş yaşam yansıması. Ölümde bacak kopmuştu. Kuzey Vietnam Ordusu tarafından atılan bir SAM füzesi. Bir jet kullanıyordu. 1969 yılında. Adı George Raymond’dı. Phan Bien üzerinde vuruldu.
S: (L) Bu sorunu hafifletmek için yapılabilecek herhangi birşey var mı?
C: Zor olacak.
S: (L) Bu geçmiş hayatı onun için hala güçlü mü?
C: Evet.
S: (L) Diğer çocuklarda olduğundan daha mı güçlü?
C: Evet.
S: (L) Hipnoz, bu sıkıntıyı hafifletmesine yardımcı olur mu?
C: Evet.
S: (L) Vurulduğunda kaç yaşındaydı?
C: 25.
S: (L) Evli miydi?
C: Hayır.
S: (L) Anne olarak neden beni seçti?
C: Önceki yaşamlardan birindeki bağlantı. "

Ara..


Edited by - Tgur on 07/06/2023 10:43:07
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 08/06/2023 :  07:40:01  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle

Yukarıdaki yoruma ilave,

Masaru Emoto isimli Japon Aliminin yaptığı su üzerindeki deneylerde düşüncelerin su molekülleri üzerindeki etkileri incelenmiş ispatlanmış,kötü psikolojik etkilerle bozulmuş mineral yapılanmasının sonradan yapılan meditasyon veya buna benzer Gurularca yapılan iyileştirme uygulamaları ile molekül yapısının düzeldiği görülmüştür,

Bu gerçeğe göre suda çözünmüş olan ve çözelti dünyasının bir görünümü olan bedenin çözünmüş maddeler iyonlar halinde bulunur ve serbestçe yüzüp özelliklerine göre çeşitli kimyasal işlere karışıp hücre ve organların hayatiyetini sürdürürler,bulundukları ortamın yani suyun mineral yapısındaki bozukluklar onların da normal işlerini yürütmesine mani olur ve bedende ağrı,felç ve buna benzer sıkıntılı uyarılar verir,

Bu nedenle bahsi geçen Rolfed uygulamasında onu bulan kişinin söylediği gibi dengesi bozulan organların masaj yoluyla dengelenmesi işinde masajı yapanın pozitif enerjisi ile baskılar uygulaması çeşitli etmenlerle psikosomatik olarak düzeni bozulmuş su moleküllerinin düzeltilmesi iyileştirilmesini sağlanmaktadır,

Bu yolla o su ortamında rahatlayan diğer çeşitli iyonlar normal görevini yapar hale geleceklerdir ve hastalık amilleri bu yolla ortadan kalkacaktır,

Normal yolla yapılan bedensel masaj uygulamalarında yapılan baskılarla kaslar arasında kalan laktik asit kalıntıları ki ağrı ve kramplara sebep olur kılcal damarlara doğru yöneltilir atılır,

Bunlara ilaveten yapılan Kriya yani soluma egzersizleri ile alınan yoğun oksijen bu işin oluşmasına ilave bir katkı sağlayacaktır.

Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 09/06/2023 :  08:42:15  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Sybleman sildiğin kısımlarda 5Y olgularına benzer vizyonlardan bahsediyordun ,oldukça ilginçti aldırma kardeşim seni anlayanları yok sanma çekinme sergile iz bırakır rezonans yapar sonuçta bilginin hasına ulaşılır..

Yakında bu hususa yani diğerleri üzerinden gelen blokajların önemli olmadığına dair bir yorum aktaracağım ,belki bu gün bile olur ne demek istediğim daha iyi anlaşılır..


Edited by - Tgur on 09/06/2023 08:48:05
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 09/06/2023 :  10:39:15  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
YORUMLAR 121

S: (L) İlüminati’deki kodamanlarla karşılaştırıldığında F___ ve ben onların bilgilerinin kaçta kaçını biliyoruz?
C: % 2.
S: (L) Yani bizden %98 oranında daha fazla bilgiye mi sahipler? Çok moral bozucu! Peki İlüminati’yle karşılaştırıldığında ortalama bir üniversite mezunu ne kadar bilgiye sahip?
C: % 0.02.
S: (L) Dünyada bu bilgilerin büyük bir bölümüne sahip bir kişi var mı?
C: Gelecek sene bu zaman, sizin oranınız %35’e kadar yükselmiş olacak.
S: (L) Bu çok sıkı çalışmam gerektiği anlamına geliyor!
C: Hayır. Sana kendiliğinden akacak. Seni bloke edenleri dinlemeyi bırak.
S: (L) Hayatımda şu anda beni bloke eden kim?
C: Söyleyemeyiz. Kendin bulmalısın.
S: (L) Kendim miyim?
C: Ancak diğerleri üzerinden.

----------------------------------------------------------------------

Burada izah edilmesi gerekenler var, konu bu celselerle uğraşan anlamaya çalışan herkesi ilgilendiriyor kanaatimce,

Yüzdeler halinde bilgiye ulaşma rasyonu ve derecelendirmelerinden çok en sondaki cümle üzerinde durulmalı

"S: (L) Hayatımda şu anda beni bloke eden kim?
C: Söyleyemeyiz. Kendin bulmalısın.
S: (L) Kendim miyim?
C: Ancak diğerleri üzerinden. "

Diğerleri üzerinden kelimesine evvela bir anlam bulamıyoruz,veya daha doğrusu ben baştan bulamadım,
Bilindiği gibi KH bulaşmış insan 3Y bilinci yaşamında bir çok psikolojik öğeyi yanında taşır,bunları evvelden söylemiştik,

"Bunları evvelden söylemiştik" ifadesi de bu bozuk diyeceğimiz davranışları içine girer,

Taşınan bu KH vari öğeleri sıralarsak,
Kin, intikam, hırs, öfke, kendini öne çıkarma duygusu, kıskançlık, gurur ,narsizm, mazoist duygular ve başka sayamayacağım bunlara benzer takılı insan davranışları,

Bu salvolara maruz kalmak her zaman mümkün, gerek kendi davranışlarımızda ve gerekse başkalarının üzerimize doğru yönelttiği duygular,

Bunları tek tek elimine etme güdüsü gerek zira yaşam dediğimiz olayların çoğunlukla saçma ve faydasız dediğimiz kısmını teşkil eder zıtlar olgusunun kuramsallık zannedilen bölümleridir,

Düşüncemizin davranışlarımızın tümünü bunlara adapte edersek ve takıntılı bir halde yaşam böyle bir şeydir denirse bahsi geçen "bloke olmak" yani kısıtlanmak haline kapılırız,

Ama maalesef yaşadığımız bu karmaşa edebiyat sanat diye baş tacı edilenlerin büyük kısmında sosyolojik psikolojik ancak ruhsal diyemeyeceğimiz kurgularla süslenmiştir, çoğu insanı takıntılı illüzyon yani bu tapılan madde hayatının büyüsünden kurtulamayacağı bir hale büründürmüştür,

Ruhsal dediğimiz kısmı işleyen sanat erbabının özellikle edebiyat dalında çoğunlukla KH tarafından çarpıtılmış tarihsel olaylar ve bunların etkisindeki insan davranışını ele almaktan başka yolu olamadığından bildiğimiz gerçek sipiritüel bilgilere ters gelecek öğeleri kullanmışlardır,

Mesela bir çoğunda monoteizmden kurtulamamış bir tavır vardır,
Ama bazen onlarda da çizgiyi aşan gerçeği fark eden var,

Ömer Hayyamdan,
Ey kör! bu yer, bu gök, bu yıldızlar, boştur boş!
Bırak onu bunu da gönlünü hoş tut hoş!
Şu durmadan kurulup dağılan evrende
Bir nefestir alacağın, o da boştur boş
***
Çayda akan su gibi , çölde esen yel gibi
İşte bir günü daha kayboldu ömrümün.
Ben ben oldukça iki günün gamını bir çekmem.
Biri geçip giden gün biri gelecek gün

Diğer yandan resim ve heykel müzik dallarında bunların dışındaki bahsi geçen ruhsal gerçekleri işleyenlerin izlerini bolca görmekteyiz,
Örneğin Beethoven in bir konçertosu dinlenirken bir müzik prelüdü insanı bambaşka dünyalara sürükler,

Picassonun eserlerindeki resim heykel genelindeki çarpıklıkları anlamayan zihninin diğer boyutları kavrayamayacağı takıntılıktaysa gözlerini kaçırır veya eseri kötüler, Salvador Dalide de ve aklıma gelemeyen diğer sürrealist dediğimiz sanatkarların eserlerine karşı da,

Bu kişileri yargılıyorum anlaşılmasın , etrafımızı saran illüzyon donelerinden şartlanmış zihin kolay kolay bu halden kurtulamaz, doğaldır üst bilince çıkmak için bunlar mesela bizim uğraşılarımıza "bunlar ütyopya" diyen blokajından çok zor olsa da kurtulması gerek ,

Zira bunlar zihnin arka tarafına atılıp yola devam edilecek hususlar değil bizce gerçektirler,

Çok zor çünkü sanki hepsinden sıyrılmışım gibi intiba veren ben bile bu anlattıklarıma ters olarak blokaja kapılmış halleri zaman zaman sergilemekten kaçamıyorum,

K.ların bahsettiği diğerleri üzerinden diye adlandırılan "blokaj"budur,

O halde bunlara karşı nasıl duracağız,
Bilgi korur..

Ara..


Edited by - Tgur on 09/06/2023 12:42:29
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 10/06/2023 :  08:31:00  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
YORUMLAR 122

S: (L) Biri tarif etmek isteseydi; 5. Yoğunluk deneyimini çok hoş olarak mı, yoksa çok yoğun olarak mı tarif ederdi ? [ç.n. burada kullanılan yoğun kelimesi (ing. intense); kuvvetli, etkileyici kavramlarını da içerecek şekilde düşünülmelidir]
C: Yoğun, ama sizlerin hayal edebileceğiniz şekilde değil.
S: (C) Sanıyorum negatif yönleri olmayan bir yoğun deneyim, ki böyle olması iyi olur...
C: Hayır. Negatiflik de var. Ama 3. Yoğunlukta hissedilen , hormonsal beyin aktiviteleri yoluyla, genetik bedensel tepkime olarak ortaya çıkan, altta yatan psikolojik tehlike korkuları yok.
S: (C) Tamam, peki 5. Yoğunluğa uyumlanan birisi, orada, gündelik yaşantısı içerisinde neler yapıyor ?
C: “Gündelik yaşantı” diye bir şey yok.
S: (C) Sadece bir kavram olarak söylediğimi düşünün. (L) Başka bir ifadeyle, herhangi biri 5. yoğunlukta neler yapar ? (C) Evet ne gibi eylemlerde bulunur ?
C: Bir tür zamanın varolmadığı, düşünsel öğrenme süreci olarak düşünün.
S: (C) Herkes birbirinden farklı şeyler mi öğreniyor ?
C: Elbette, kişinin karmik titreşim frekansına bağlı olarak.
S: (C) Öğrenme mekanizması nasıl işliyor ?
C: Doğal çekici gelişme dengesi.
S: (L) Sanırım bir tür, dengeye yerleşme gibi bir şey. (C) Yani burada bahsettiğimiz bir tür akılsal öğrenme süreci değil, daha çok bir tür biliçlilik özümsemesi [ç.n. soğurulması, absorbe edilmesi] . Sanki buraya özel bir benzetme yaparsak, başının altına bir kitap alıp, uyuyarak, içeriğinin özümsenmesi gibi mi ? (L) Bu doğru bir benzetme mi ?
C: Hayır.
S: (L) Haydi biraz yardım bizlere. Bunu sevdim!
C: Eh Laura, 5 boyutlu bir ekranı gözünde canlandır.
S: (L) Yapamam. 5 Boyutlu hiç bir şeyi gözümde canlandıramam.
C: İyi, öyleyse burada bazı şeyleri açıklayabilmek için nasıl bir durumda kaldığımızı tahmin ediyorsundur!
S: (C) Ama bu bir çeşit otomatik aktarım mı ? [ç.n. öğrenmeyle aktarılan bilginin] (L) Ya da otomatik bir işlev mi ?
C: Burada ilginç olan şey zamansızlık. Bu yüzdendir ki, bedenini henüz yeni “terketmiş” bazı ruhlar, kendilerine inanılması güç bilgiler veren,kendilerini seven kişiler tarafından “görülürler”. Hatta öyle vak’a lar olmuştur ki; 3. Yoğunluk içerisinde aynı travmayı birlikte yaşamış iki ruhtan biri diğerine, “henüz onun zamanı gelmediği” için, geri dönmesi gerektiği talimatını vermiştir. [ç.n. aynı travmatik olay sonucu bedenlerini terkeden iki ruhtan bahsediliyor]
S: (C) Yani demek ki; diğerine bunu söyleyen kişi zamansızlık olgusuna ermiş (kavramış) oluyor, oysa aynı “zamanı” paylaşıyorlardı ve herşey ikisi için de birden bire oluvermişti, bu da demek ki bazı kimseler için 5. Yoğunluğa geçiş çok ani oluyor. Bir kimsenin 5. Yoğunluğa geçiş kabiliyetini ve yeni durumsallığına kolayca uyumlanmasını belirleyen şey nedir ?
C: Belirsiz soru.
S: (C) İfadesi zor bir soru.
C: Yeniden sor lütfen.
S: (C) Sorumu yeniden formüle etmeye çalışıyorum. (L) Böyle bir durum meydana geldiğinde, diğerine “geri dön, henüz senin zamanın gelmedi” diyeni, diğerinden ayıran özellik nedir ?
C: C____ sorsun.
S: (L) Pardon, ben sustum. (C) Kişilerin ön-varsayımları olduğundan ve (ölüm sonrası) yaşanılan deneyimlerin bunlara bağlı beklentiler doğrultusunda gerçekleştiğinden bahsettik. Bir kişinin en hızlı ve kolay biçimde 5. Yoğunluğa uyum sağlayabilmesi için nasıl bir düşünce yapısı ya da ön-varsayıma sahip olmalı ?
C: Ehh bu da kendi içerisinde bir ön-varsayım içeriyor. Ama diyebiliriz ki açık fikirli ve araştırmacı biri bunu en iyi şekilde gerçekleştirebilir.
Ama eninde sonunda herkes bunun üstesinden gelir.
S: (L) S kalp krizi geçirdiğinde, tıbbi yardımın ulaşması 20 dk. sürmüştü. Onu yaşam ünitesine bağlayıp bitkisel hayata döndürdüklerinin çok öncesinde beyin ölümü gerçekleşmişti zaten. Ben hastanede bir süre yanında kaldım. Onula konuşarak, geri getirmeye çalıştım. Ona reiki verdim ve daha bir çok şeyi denedim. Ve sonra onunla konuşup konuşamayacağımızı Kasyopyalılar’a sorduk ve Kasyopyalılar, onunla konuşabilmemiz için kendilerinin aradan çekilmeleri gerektiğini söylediler. Onunla konuştuk. Ve konuştuğumuz varlığın o olduğuna, oldukça ikna edici bir konuşmaydı. Onunla konuşurken bir radyo istasyonundan ve yakında duyacağımız, Yeni Zellenda ile ilgili bir haberden ve bir de ‘genç kıza zarar verme!’ gibi bir şeylerden bahsetti. Bana o kadar çok şeyden bahsetti ki, iletişim kurduğumuz kişinin gerçekten de o olduğundan emin olmuştum, her ne kadar bedeni tamamen yaşam destek ünitesine bağlı olarak canlı bir şekilde hastanede yatıyor olsa da.
Ona geri dönüp dönmeyeceğini sordum ve dönmeyeceğini söyledi. Sebebini sordum ve bana çok fazla keyif aldığını söyledi ve işin doğrusu bu benim de onun keyif alıp, neşelendiğini hatırlayabildiğim en son zamandı. Ona, bulunduğu yerin nasıl olduğunu sordum. Bana bir okul gibi olduğunu söyledi. Ne öğrenmekte olduğunu sordum ve bana bunu açıklamasının bir yolu olmadığını ve bu yüzden de açıklayamayacağını söyledi. Ama bedenlerimiz içerisindeyken belirli bir sınıf içerisindeymişiz ve bedenlerimiz dışındayken farklı bir sınıftaymışız. İletişimi sonlandırdık ve sonra, ertesi gün haberlerde, Yeni Zellanda’ da kiliseye dalıp bir sürü insanı vuran delirmiş kişiyle ilgili haberi duyduk ve olay tam olarak bizim onunla iletişimde olduğumuz sıralarda gerçekleşmekteymiş ve küçük kızın incitilmesi ile ilgili verdiği şey de bununla ilgili bir referansmış. Anladığım kadarıyla, bir ağacın ardına saklanmış küçük bir kız varmış. Yani bir yandan bizlerle konuşurken, Yeni Zellanda’da olan biten bu olayı da GÖRMEKTEYMİŞ. Hatta bundan bahsederken haykırıyordu bile. Kısa ve tuhaf bir konuşmaydı. (C) Yani, o artık oradaydı. (L) Kesinlikle. (F) Ve ‘Geri gelmeyeceğim’ dedi. (L) Evet. ‘Hayatta olmaz!’ dedi. Öyle şeyler söyledi ki tam olarak onun bir şeyleri ifade ederken kullandığı tarzdaydı. Aynen ölümü sonrası K ile konuşurken yaşadığımız deneyim gibiydi. O seferde de konuştuğumuz kişinin o olduğundan tamamen emin olmuştum, çünkü kelimelerle oynayış tarzı aynen hayatta iken yaptığı şekildeydi. Kelime oyunlarını (cinas) severdi ve sürekli kullanırdı. (C) Biz de bir kaç kez ouija tahtasıyla T ile konuşmayı denedik ve karşı taraftan bir takım bilgiler aldık. O zamanlar biz de gerçekten T____ ile mi konuşuyorduk ?
C: Gerçekten onunla konuştuğunda bunu bilirsin.
S: (L) Sanırım onunla konuşmuş olsaydın, bunu BİLİYOR olurdun ve bu soruyu sormazdın. (C) Yani , sanki oymuş gibiydi. Onunla şimdi konuşabilir miyiz ?
C: Hayır.
S: (C) Neden konuşamayız ?
C: Seninle aynı noktada buluşmayı mümkün kılacak bir pozisyonda bulunmuyor. Anlamanız gereken şey; 5. Yoğunlukta bulunan birinin 3.Yoğunlukla iletişime girebilmesi için tefekkür (derin düşünsel) frekansını kaydırıp, değiştirmesi lazım, hatta olay böyle bir medyum aracılığıyla gerçekleşecek dahi olsa. En iyi sonuçlar ruhlar 3. Yoğunluğu henüz “yeni terketmiş” olduğunda alınır ve aynı zamanda sizler de onun ilahi düşünsel (tefekkür) frekans değişimi sürecinin bir parçası olursunuz.
Bunun sebebi de frekans değişiminin yoğunluk derecesinin (şiddetinin) “geride bırakılanlar” dan kaynaklanmasıdır.
S: (C) Tamam, bu mantıklı. (L) Öyle mi ? (C) Yani ruh diğer tarafa yeni geçtiğinde, 3. Yoğunluk düşünsel yapılarına ve frekanslarına daha yakın oluyorlar ve onlar için daha kolay oluyor. (L) Ve sonrasında onları rahatsız etmemek daha doğru çünkü onları o frekansta tutmak istemezsin. (C) Doğru! Ve sanıyorum frekans değişiminin yoğunluk derecesi onları teşvik eden kişiden kaynaklanıyor. Ben ona, gitmesini ve ortalıkta dolanmamasını söylemiştim. (L) Evet, ortalıkta dolanmaları iyi olmaz. (C) Tamamdır, sanırım benim soracağım sorular bunlardan ibaretti.

----------------------------------------------------------------------

Sybleman dostumuz buna benzer vizyonlarından bahsetti sonra hemen sildi ,sanırım o da benim ve bir çoklarımız gibi aşırı hassasiyet taşıyan biri, ilgilenilmeyeceğini veya bu işte biraz farklı olduğunu düşünüyor, zira 5Y özellikleri taşıyan vizyonlar hakkında söylenenleri her kişi kolay bir yerlere koyamaz ve bu işin bu dostumuzda oluşması da merak konusu,

5Y e benziyor dedim zira zamansızlığı belirten ve bir kaç değişik olayı bir anda olmuş gibi ortaya döken bir tavır vardı, buna benzer yukarıdaki alıntıyı çok zor da olsa buldum ,

Evvelce bölük börçük 5Y hakkında toparlamalar yapmıştım ama atladığım yerler olduğunu gayet tabii ki biliyordum ,K.lar bir ara bu yoğunlukla ilgili bilgiler için kitapları kurcalayın önerisi getirmişlerdi ben de daha çok Ruhların Yolculuğundaki bu konudaki nadide bilgileri aktarmıştım, (burada 38. sahifede)

Bu bölümde 5Y hakkında ve Lauranın hemen geçiş yapmış olduğu bir dostu ile yaptığı görüşmeleri içeren bilgileri genişleten görüşmeyi görüyoruz, K.lar onunla temas etmesi için müsaade etmişler ve iyi de yapmışlar ,bilgiyi yoğunlaştırıyor,

Uğraştığımız olayların olağan üstü bilgiler ihtiva eden bilgileri genişleten ve özel olduğunu vurgulayan ispatlardır bence ,

Aramızda bu olağan üstülere rastlayıp bir yerlere koyamayanlara müthiş bir kılavuz olduğunu benimseten bilgi hazineleri,

Kanaatimce yapılacak şey, varsa katı inanç denilen olayların üzerinde düşünceyi yoğunlaştırarak ve değişimleri fark ederek genişletmeyi ve bu yeni inanç tomurcuklarını içimizde açmamız ,

Bu maksatla konu taze olduğundan bu aralar sıklıkla yorumlar aktarma işine girişmiş oluyorum .

Ara..


Edited by - Tgur on 10/06/2023 08:34:12
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 10/06/2023 :  08:49:23  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Selamlar Tgur abi. 5y vizyonları o kadar çok geldi ki o ara. Aslında bana kökünü bul ne olduğunu anla demek istedi sanırım üst benliğim

Çok tuhaf bir blokaj 15 kere yaz sil. Bir-kac kere dr göndereyim derken önizlemeye basıp silmeyi başardım.

Yazmadıkça mevzu da derinleşti. Dün birkaç şeyi daha birleştirdim. Nerden başlayacağımı da bilmiyorum anlatmaya. Bir toparlayayım göndermeyi başarıcam umarım.
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 10/06/2023 :  10:25:17  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
İlk başta gelen vizyonlar druidlerle il giliydi. Bir grup druid akan bir nehrin içindeyiz, ayaklarımızın altında sütun veya taşlar var. Halka şeklinde hizalanmışız. Ayaklarımız biraz suyun içinde. Ve hareketler öyle şairane ki. Çok narin hareketlerle dans ediyoruz. Sanki havayı bile incitmek istemiyor gibi çok narin. Dansın amacı enerjiyi dalgalandırıp doğaya biz burdayız demek. Suya temas edip, suya biz burdayız demek. Hayava temas edip biz burdayız demek. Doğa sizi tanıyor. Herkesin elinde kendine ait beyaz taşlar var. Bu taşlar o kişiye ait. Ve sudan bir şey isteneceği zaman bu taşlarımızı kullanıyoruz. Dans bitince elimizdeki taşları suya daldırdık ve fısıldayarak sudan birşey istedik. Ama o kadar kibarca istiyoruz ki, su bile incinmemeli. Kibarca istenmeli. Su için bu bir emir gibi, ama yine de kibarca isteniyor. Doğa onların uzantısı gibi, sanki el kol gibi, doğal bir bağlantıları var. Taşlarsa bir nevi cep telefonu gibi, sanki isteği, titreşimi arttırmaya yarıyor. Taşsız da olur mu olur, ama iletimi kuvvetlendiriyor.

Bu görümü bir druid topluluğuna gönderdim, eski kadim ritüellere çok benzediğini söyledi. Hatta bunu bir grupla denemek istermisin, çok şaşıracağın sonuçlar alırsın dedi.

Bu şekilde suyu kutsama ritüelleri yaptıklarını öğrendim. Bir neyi suyu iyileştirme veya suyun yönünü değiştirme, belki akıntısını çoğaltma veya azaltma gibi.

Bunu öğrenince acaba druid geçmişim de mi var diye düşünürken, bu sefer yabancı bir gezegeni görmeye başladım. Sanki eğitim gibi, her farklı bir şeyi gördüm. Önce doğası, iklimi, bitkileri, kendimi gördüm. Meditasyon yaptığımız piramit benzeri yapılar. Vücutlar dünyadan çok uzun, kollar daha da uzun vücuda göre. Mavi-gri-beyaz tonları bir cilt rengi. Saçlarım yok. Erkek cinsiyeti hissediyorum, ama bu dünyadaki gibi bir cinsiyet değil. Sanki düşünce şeklin vs. onu gerektiriyor gibi. Arzuya dayalı bir seçim değil bu. Kıyafetler koyu renkler, uzun kollu, arkadan cübbe gibi, belden bağlı bir giysi, etek gibi yerlere kadar uzanıyor. Yer çekimi bizim buradan hafif gibi, sanki yürümek çok kolay. Ayrıca hava çok nemli, sanki bulutların içinde gibi ağır bir hava var. Çok güneşli değil, karanlık gibi. Ve gökyüzünde bizim ay gibi ama yuvarlak değil. Astreoid gibi kocaman bir gök cismi var yörüngede. Güneşi de kapatıyor. Bitkiler bizim sinek kapan gibi hareketli bitkiler gördüm. Piramitler bir tarafı açık, herkese açık, isteyen girebilir. İçinde de hiç bir şey yok. Sadece oturup meditasyon yapılıyor. Ne bir süs, ne de bir oturma yeri vs. Sadece toprak. Ve üstünüzde piramidal taştan bir yapı.


Bunları kavrayınca buranın kantek olduğunu düşünmeye başladım. Ki K'larda benzer şeyler anlatmışlar.

Özellikle bir kaç nokta çok doğruladı. Kıyafetlerin japonların eski giyim tarzına çok fazla benziyor.

S: (L) Tamamen saf Ari tiplerinden veya saf Keltlerden oluşan bir insan grubu düşünmeye çalışıyorum da, öyle bir kültürün nasıl olacağını
hayal etmek zor gerçekten. Öyle bir kültürün veya toplumun nasıl olabileceğiyle ilgili bir kavram elde etmek için bakabileceğimiz bir kaynak
veya başka herhangi birşey var mı?
C: Japonya ve Bahamaları araştır.
S: (L) Ne?! Japonya ile Bahamaların ne gibi bir ortak özelliği var?
C: Kendin gör. Hatırla, öğrenmek eğlencelidir ve enerjilendirir. Bilgilerin hazır verildiği celseler çok işinize yaramaz.


Ten renginden bahsetmişler zaten.

Erkek olma meselesi de aslında geçmiş.

S: Bu Kuzeyden gelen medeniyet konusundaki ilginç şeylerden biri, en temel Ari tutumlarından birinin Erkek egemen din olması. Erkek
egemen din nasıl “egemen oldu”? Ari grubunun eğilimi her zaman bu muydu?
C: Dinden başka şeylerle de ilişkili. Din kolaylaştırıcı.
S: Neyin kolaylaştırıcısı?
C: Geleneksel psiko-sosyal alışkanlık.
S: Kimin?
C: Ari dediklerinizin.
S: Ariler erkek odaklı din “alışkanlığını” nereden edindiler? Diğer herkes o veya bu şekilde bir tanrıçaya tapıyordu. Ama bu erkek egemen
teoloji Kuzeyli insanların ayırt edici özelliklerindendi. Bunu nereden edindiler?
C: Kendi yuvaları olan gezegende oluştu.
S: Kantek mi?
C: Kesinlikle.
S: Kantek’in yok olmasına katkıda bulunan şeylerden biri de bu erkek egemen din miydi?
C: Hayır.
S: Kendi gezegenlerindeyken, neden dişi temelli bir din değil de erkek temelli bir din geliştirdiler? Bazı bakımlardan kadınların hayatın
kaynağı olmaları gerçeği düşünülecek olursa?
C: Sizin yoğunluğunuzda erkeklik-dişilik şansa dayalı birşey. Hatırlayın, üst yoğunluklarda cinsiyet mevcut değil.
S: Burada yaşadığım sorun şu: erkek egemen din temelde monoteist özellikli...
C: Sizin referanslarınızda.
S: Eski erkek egemen din politeist nitelikli miydi?
C: İzden uzaklaşıyorsun.
S: Ariler her zaman diğer herkesten daha iyi olduklarını düşündüler...
C: Kendilerini arasında bulduklarından daha ileriydiler.


Erkek egemen bir din değildi, din de yoktu. Sadece özüne odaklanma, kendini keşfetme, sessizlik, birbirine saygı, doğaya saygı. Erkek cinsiyeti dediğim gibi o düşünce şekline uygun olan cinsiyet bedeni oydu. Ama bu bedeni çoğalma vs. gibi bir amaçla kullandıklarını sanmıyorum.

Buradan bakınca kantek kökenine sahip olduğumu düşününce ari/sami/aryan/druid ne varsa araştırmaya başladım. Kanıtlar arttıkça arttı.

Ari psişik projeksiyoncular ordusu mevzusu denk geldi önüme.

S: (L) Yani insanların aklını karıştırmak için dünyadışıları doğru olmayan bir şekilde sunmayı mı istediler? Onları aşırı biçimde korkulacak ve
savaşılması gereken, tamamen zıt varlıklar olarak gösterip gerçek dünyadışılar ortaya çıktıklarında negatif görülmemelerini sağlamak mı
istediler?
C: Fikir aşılama.
S: (L) Fikir aşılama. Yani yalnızca kavram, genel olarak dünyadışı varlık kavramı. Tamam...
C: Daha büyük bir projenin parçası.
S: (L) Peki bu proje nedir?
C: “Uyandırma Projesi” deniyor. (ç.n.: Project Awaken)
S: (L) Peki bu projenin ardında veya başında kim var?
C: Pek çok.
S: (L) Başlıca grup, gruplar veya bireyler kim? Bize bireylerden bahsedeceğinizi sanmıyorum, sadece gruptan bahsediyorum.
C: Thor’un Panteumu. (ç.n.: Thor’s Pantheum)
S: (L) Thor’un Panteumu nedir?
C: Aydınlanma frekansı mezuniyet transferi için seçilmiş adaylar.
S: (L) Aydınlanma frekansı mezuniyeti nedir?
C: Düşün!
S: (L) Aydınlanma frekansı mezuniyeti... Yaniseçilen adaylar...
C: Kendini açıklıyor.
S: (L) Bu grup KH mi yoksa BH mi?
C: Her ikisi.
S: (L) Tamam... (T) Birbirlerine karşıt olarak mı çalışıyorlar?
C: Hayır.
S: (T) Birlikte mi çalışıyorlar? İki taraflı mı?
C: Hayır.
S: (J) Birbirlerinin farkındalar ve bunun üzerinde çalışıyorlar, öyle mi?
C: Evet.
S: (J) Birbirlerine saldırıyorlar mı? (L) Hayır, sanırım farklı bir durum...
C: Bu konu hayal edebileceğinizden çok fazlasını kapsıyor.
S: (L) Hayal edebileceğimizden çok daha karmaşık bir konu... (T) Bunlar kim? Thor’un Pantemu? Adaylar... Bu filmin arkasındaki grup...
C: Ari psişik projeksiyoncular ordusu.
S: (L) Bu Thor’un Panteum’unun seçilmiş adaylarından çok daha açıklayıcı! Bir psişik projeksiyoncular ordusu. (L) Peki projekte ettikleri şey
nedir?
C: Kendileri... Doğrudan insanların zihnine.
S: (T) Doğrudan insanların zihnine... Bu bayağı eğlenceli olmalı! (L) Doğrudan insanların kafasına yapılan bir projeksiyon. Yani insanlar bu
projeksiyonlara maruz kalıyor, öyle mi?
C: Evet.
S: (L) Kendilerini birinin zihnine projekte ettiklerinde o kişi ne algılıyor?
C: İlham.
S: (L) Birşey yapmayla ilgili bir ilham mı?
21 Eylül 1996
569
C: Evet.
S: (L) Birşey yapmayla ilgili bir ilham...
C: Ve...
S: (L) Belirli bir anlama ve algılama şekli ve birşeyler yapma...
C: Evet.
S: (J) Ve birşeye inanmaları için mi? (L) Evet. Peki bu orduda kaç kişi var?
C: 1.6 milyon.
S: (L) İnsanların beynine bu projeksiyonu nereden yapıyorlar?
C: Çoğunlukla yeraltından.
S: (L) Yeraltından... Yani bunlar tünellerdeki, yeraltı üslerindeki ve bu tür yerlerdeki insanlar. Peki 3. yoğunluk mu yoksa 4’üncü mü?
C: Her ikisi.
S: (T) Önceki birsoruya dönmek istiyorum. Eğer insanların doğrudan beynine belirli ilhamları projekte edebiliyorlarsa filmin anlamı ne?
C: Hayır, yanlış anladın. Bu çok yoğun bir faaliyet. Yüksek seviyeli yaratıcı güçleri etkilemeye yönelik.


Bu benim bilinç ziyareti dediğim şeyin aynısı. Ben ihtiyacı olanlara çekiliyorum, bu yardım genelde duygusal yardım veya kötü birşey yaşıyorsa ona eşlik etme gibi bir durum oluyor. Sonra bağlantım kopuyor. Ve o kişileri ben seçmiyorum. Sadece ona çekiliyorum. Sanki vr gözlükten izliyor gibi izliyorum, yaşadıklarını hissediyorum. Sanki avatar filmi gibi. Ki bu filmle ilgili de sanırım BH ilhamı mevcut.


Mesela en son ziyaret ettiğim bir kızdı 15 yaşlarında, afganistan tarafı olduğunu düşünüyorum. Arkası açık bir kamyonetle kırmızı topraklı çöl gibi bir yere doğru gidiyorduk. Yol çok bozuktu, sallana sallana gidiyoruz. Sonra bir anda bağlantım koptu. Sonra kızın bedenini terk edişine eşlik ettim. O kadar yorulmuştu ki hayattan, bedenine bakıp üzüldü. O sırada o kıza ne yaptılar bilmiyorum. Çok etkiledi beni. Bir hafta boyunca o kızı düşündüm. Yerde yatışı, yüzü güzü toprak bir şekilde, kendine bakıp üzülmesi. Çok yorulmuştu bu hayatında yaşadıklarından.

Sonraki bir amerikalı bir çiftçiydi. Ahırda bayılmıştı. Ben bağlanınca uyandı, kafayı öyle bir vurmuştu ki. Acısını hissettim. Ama bu hisleri hisseddiyorum ama kendi hislerim gibi içine dalmıyorum, sadece o hissini biliyorum. Gözümüzü açtığımız gibi yüzümüzü yalayan bir inek belirdi :) Sonra kafasını tutarak kalktı. Görmesi normale dönünce benim bağlantım koptu.

Dünkü, adıyamanda bir depremzedeydi. Evinin yıkılışını izliyordu. Başını ellerinin arasına almıştı. O kadar ümitsizdi ki. Ne yapacağını bilmiyordu. Hatta bu kişinin ismine bile ulaştım. Facebook dan buldum. Ama iletişim bilgilerini bulamadım. Bulsam belki maddi yardım ulaştırabilirim diye düşündüm ama numarasına erişemedim.

Benim buradan anladığım bu yaptığım şey psişik projeksiyon. Ama KH Bunu kötü amaçları için profesyonel bir şekilde kullanıyor. İnsanları manipüle ediyor.

Bir de eğer bu bağlantım sırasında eğer bir enerji kancası varsa o da kopuyor. Ve kancayı atan kişinin acı çektiğini görüyorum. Sanki ben bağlanınca o enerji onu içten yakıyor. Bırakmak zorunda kalıyor. Ve bu kişiler sizin benim gibi düzgün giyimli, işinde gücünde insanlar. Bildiğimiz insanlar bunlar. OP olanlar sanırım.

Bunun karşılığını da K'larda buldum.

(hesperides) Büyük Üstadın öldüğü sırada M. Stavish’in ani fiziksel acı yaşamasının gerçek nedeni neydi?
1764
13 Mayıs 2023
C: Besleme tüpünden ayrılış.
S: (L) Yani onunla bu kişi arasında psişik bir beslenme tüpü mü var?
C: Evet

Beslenme tüpü gibi evet, o kanaldan gelen enerjiyi hem kendileri kullanıyorlar, oradan da üst boyuta aktarıyorlar.

Belki siz bunun farkına çok varmış olabilirsiniz ama benim şuandaki farkındalıkla edindiğim sonuç şu.

Sanırım türkler ari geni taşıyor. Bir çoğu. Ve bu gen sadece türkiyede yok. Dünyaya yayılmış bir şekilde. Ama belki türkiyede yoğunlaşmış olabilir.

Ki kantekten gelenlerin kafkasyaya bırakıldığını da biliyoruz. Aşırı türkçülük durumları bana ırkçılık gibi geliyor ama bu türk isminden öte bir durum. Tasavvufta bile bağlantılarını bulduğum şeyler var, birbirini destekliyor hepsi.

Buradan bir çok sonuca daha ulaştım ama ilk adım bunları yazayım, sonra eklemeler yaparım.

Tgur abi senin de düşüncelerini merak ediyorum bu konuda.
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 10/06/2023 :  13:43:37  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle

Böyle düzgün ve gerçek bilgileri ve gördüğü vizyonlarını büyük bir düzen ve aşırılıktan kaçan bir şekilde aktarmak hakkında ne söyleyebilirim ki,hepsi bilgi tomurcuklarını salim bir yolla açar şekilde,

Konulara içsel ve dışsal blokaj salvolarından azade kanal obsedasyonunun zerresine takılmadan yapabilmek her kişiye atfedilecek bir meziyet değil,

Doğru yoldasın kardeşim başka bir şey söyleyemem..
Devam..


Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 12/06/2023 :  08:25:06  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle

YORUMLAR 123

S: (L) Mars ve Jüpiter’in yörüngeleri arasındaki kalıntı kümesi bir gezegenin kalıntıları mı?
C: Evet.
S: (L) Bu gezegen hangi isimle biliniyordu?
C: Kantek.
S: (L) Bu gezegen ne zaman parçalanarak asteroit kuşağını oluşturdu?
C: Yaklaşık 79 bin yıl önce.
------------------------------------------------------------------
S: (L) Tarihte Kantek, Martek ve Dünya’nın her üçü arasında birbirleriyle iletişim kuran varlıklar yaşadı mı hiç?
C: Hayır.
S: (L) Peki tarihte aynı anda her üç gezegende canlıların yaşadığı zamanlar oldu mu?
C: Evet.
S: (L) Neden farklı ırklar var?
C: Pek çok sebep. Deneysel yaratımlar. Kısmen.

----------------------------------------------------------------------
S: (L) Önceki bir aktarımın bir noktasında Kertenkele varlıklarının kendi “beslenme” amaçlarına yönelik olarak bir savaştan sonra insan ırkını değiştirdiği belirtilmişti. Bunu biraz açıklar mısınız?
C: Bu varlıkların sizin varlığınızı tamamen kontrol etmeleri mümkün değildi. Eğer öyle olsaydı, ırkınız gerçekleştirdiği şeyleri gerçekleştiremezdi. Kertenkele varlıkları kendi çıkarlarına uygun olarak insan varlıklarının fiziksel yapısına müdahalede bulundu. Daha önce söylediğimiz şeyi hatırlayın. Bu düzlemde deneyimlenen zaman döngüsüne de müdahale edilegeldi. 74 bin yıldır gelecekteki bir noktaya yönelik olarak kendileri için faydalı olarak algıladıkları koşulları oluşturabilmek için zamanda geri ve ileri giderek müdahalelerde bulunuyorlar. Bunu yaparken zaman döngüsünde askıda kalıyorlar. Onların, sizin ölçünüzle bir saat olarak algıladıkları süre 74 bin yıl kadar uzun olabilir.
S: (L) Yani burada bulunuşları 300 bin öncesine gitmiyor?
C: Kendi çıkarlarına uygun olan koşulları asıl olarak 309 bin yıl önce kurdular ama bu belirttiğimiz 74 bin yıllık belirli süreç içinde koşullara daha önce belirttiğimiz şekilde müdahale ediyorlar.
S: (L) Sizin grubunuzun yaratıcılarının, gezici yolcular olarak isimlendirilen süper eski atalar olduğunu belirtmiştiniz. Bu terimin anlamı nedir ve bu varlıklar kimdir?
C: Gezici yolcular birer varlık değildir. Gezici yolcular birleşik düşünce formudur.
S: (L) Neden gezici yolcular olarak isimlendiriliyorlar?
C: Çünkü tüm gerçeklik biçimlerinden geçiyorlar. Birleşik varlık formundan ortaya çıkıyorlar.
S: (L) Jüpiter ile Mars arasındaki yok olan, şimdi bizim asteroit kuşağı olarak bildiğimiz gezegenin psişik enerji ile yok olduğunu söylemiştiniz. Bunu açıklayabilir misiniz?
C: O gezegende yaşayanlar, ki pek çoğu sizin ruhsal atalarınızdır, bir kendine hizmet ortamı geliştirmeye karar verdiler ve bu o kadar güçlü bir negatif enerji yüklemesi meydana getirdi ki gezegenlerinin yok olmasına neden oldular çünkü enerjideki seviyeler o kadar yükseldi ki kendi üzerlerine çöktü ve gezegenin atomik yapısının parçalanmasına ve fiziksel olarak patlamasına neden oldu.
S: (L) Bu teknolojik olarak mı yapıldı yoksa tamamen zihin gücüyle mi?
C: İkisi bir ve aynı.
S: (L) Bomba atma gibi birşey yaptılar mı?
C: Hayır, hayır. Psişik enerjiyle yapıldı. Geçici bir gerçeklik akışında aynı şeyin sizin gezegeninizde de meydana gelme tehlikesi söz konusu.
Ancak biz bunun olmayacağından eminiz çünkü biz tüm gerçekliği görüyoruz; geçmiş, şimdi ve gelecek. Ancak şunu da anlamanız gerekiyor ki, bizim perspektif noktamızda bile tüm gerçeklik gene de akışkandır. Hala pek çok gerçeklik seçenekleri, olası gelecekler, olası geçmişler ve olası şimdiler var. Fakat biz yeterince emin bir şekilde sizin gezegeninizin Kantek gezegeni ile aynı kaderi yaşamayacağını hissediyoruz

---------------------------------------------------------------------
C: “Keltik”, bu ne anlama geliyor?
S: (L) “Kilt” (ç.n.: iskoç eteği) kelimesi “Keltik”ten geliyor ama anladığım kadarıyla kimse bu kelimelerin kökenini bilmiyor. Bu insanlar bir anda ortaya çıkmış gibi görünüyor.
C: Aynen öyle!
S: (L) Anlatacak mısınız?
C: Hayır, henüz değil.
S: (L) Demek ilginç bir bağlantı var! (RC) “Savaşçı ırk” anlamına mı geliyor?
C: Öyle tercih ediyorsan! “Kuzeyli İnsanlar”la her zaman yakın ilişkimiz oldu. Neden? Çünkü Oryon KH tarafından Dünya’ya getirilmeden önce Kantek’te onlarla düzenli ve doğrudan temas içindeydik.
S: (L) Onlarla doğrudan temas halinde idiyseniz, neden Oryon KH’yle işbirliği yaptılar?
C: Onlarla işbirliği yaptıklarını kim söylüyor?
S: (L) Oryon KH tarafından kurtarılmadılar mı?
C: Evet. Ama kurtarılmak için işbirliği içinde olmak gerekmez!!!
S: (L) Eğer Keltleri buraya Oryon KH getirdiyse, onları buraya kendi amaçları için getirmiş olmalılar, değil mi?
C: Temel olarak, ama yeniden inceleme yapma ihtiyacın da buradan doğuyor. Size verdiğimiz karışık sıralamalı bilgileri kanallama, özümseme ve analiz etme ve hepsini karıştırma nedeniyle, sahip olduğun bilgi temelinde bazı boşluklar var.
S: (L) Tamam, sorunum nedir?
C: Harika ilerliyorsun canım ama bu şekilde yeterli kavrayışı elde etmekte zorlanıyorsun çünkü gerçeğe dönük doğal güdün seni sabırsızlaştırıyor ve bu yüzden boşlukları basit mantık yürütme ve varsayımlarla doldurmaya eğilimlisin. Bu mantık yürütme ve varsayımlar genellikle doğru olmakla birlikte, seni asıl keşif noktandan ileriye atlamaya sevk ediyor.
----------------------------------------------------------------------

S: (L) Pekala, kökende Baş Yaratıcı var.
C: Ama... İkincisi kimdi?
S: (RC) Tanrı’nın Oğulları mı? Elohim mi?
C: Onlar kim? Hatırlayın, çeşitli efsaneleriniz “bir örtüden gördüğünüz” şeyler.
S: (L) Tamam, ikincil yaratıcılar bizimle doğrudan etkileşenler mi?
C: Evet.
S: (L) Bilgiyi keşfetme güdüsünün kaynağı bu mu?
C: Temel olarak, ama adım adım gidelim.
S: (RC) Peki, Keltlere dönecek olursak, Pleyadesliler Keltleri buraya getiren ikincil yaratıcılar mıydı?
C: Söylediğimiz şeyi tekrar incele!
S: (L) Oryonlar dediler. İkincil yaratıcılarımız Oryonlar mı? (RC) Onları getirenlerin Pleyadesliler olduklarını okumuştum. Ve İbraniler de aslında Siryus’tan getirilen Huvidlerdi.
C: Şimdi sizin için bir şok edici geliyor... bir gün, 4. yoğunlukta, yeterli bilgiye sahip olduğunuzda, 3. yoğunluk evrenini tohumlama geleneğini ve görevini sürdürmek soyunuzun bir misyonu olacak!!!
S: (L) Eğer Keltleri buraya Oryon KH getirdiyse, Keltlerin Kantek’teki formları şu anda olduğu gibi miydi?
C: Görünüş olarak daha açık renkliydiler.
S: (L) Diğer bazı celselerde Sami halklarının Atlantislilerinin kalıntıları olduğunu söylemiştiniz, ama hiçbir benzerlik...
C: Yavaş!! Durun bir saniye, bulunduğumuz yerden çok ileriye atlamayalım. R___’nin söylediği şey tam olarak gerçek değildi. Hatırlayın, elenecek çok dezenformasyon var.
S: (RC) Gerçek olmayan ne söyledim?
C: 3’üncü ve 4. yoğunluk evreninizin bu kısmında, özellikle sizin “galaksinizde”, İnsan tipinde varlıkların tek tabii mekanı Oryon olarak bilinen bölgedir... bunun üzerinde düşünün! Tek yer değil, doğal merkez üs. Yeniden incelemeye en çok ihtiyaç duyduğunuz şey, “dünyadışı varlık” verilerinizde doğru bir profil oluşturmak.
S: (RC) Ben insanların Lyra’da tohumlandığını ve sonra orada bir savaş olduğunu ve sonra da insanların kendilerini Oryon’da bulduğunu düşünüyordum.
C: Lyra’da kalan yok. Tüm yerlerde evler olmuştur, fakat bazıları geçicidir ve bazıları ise değildir. Oryon’u dikkatle inceleyin! Bu sizin soyunuzun evi ve nihai hedef konumunuz. Şimdi Oryon’un mutlak doğru profili geliyor: Samanyolu galaksisinin en yoğun nüfuslu bölgesidir! 3’üncü ve 4. yoğunluk alanına, onunla aranızdaki mesafe kadar geniş bir ölçekte yayılan bir bölgedir. Bu bölgede iskan edilen 3444 gezegen var. Bazıları sizin bildiğiniz gezegenler. Bazıları yapay olarak inşa edilmiş gezegensiler. Bazıları boşlukta süzülen ev-gemiler. Ve bazıları da “uydu”lar. 2’nci, 3’üncü ve 4. yoğunlukların tümünde birincil evler, seyahat istasyonları ve kuluçka laboratuarları var. 5’inci ve 6. yoğunluklarda denetim bölgeleri var. Yaklaşık yarısı BH ve yarısı da KH. Başka yerlerdeki diğer pek çok kolonilerle birlikte, çeviri olarak Oryon Federasyonu deniyor. Oryonlar, Grileri sibergenetik varlıklar olarak 5 türde yarattı ve onları Zeta Retikuli 1, 2, 3 ve 4’e ve Barnard Yıldızı yörüngesinde dönen 2 gezegene yerleştirdi. Sürüngenimsiler de (ç.n.: reptilians / kertişler) 4. yoğunlukta Oryon bölgesindeki 6 gezegende kalıyor ve Oryon KH’nin köleleri ve hatta bazı durumlarda evcil hayvanlarıdır!!! “Oryon” adı bu bölgenin gerçek yerel adıdır ve bu ad dünyaya doğrudan getirilmiştir. Paralellikler için “tanrı” Oryon efsanesini inceleyin.
S: (L) Oryon KH, şu kötü şöhretli kırmızı kafalı Nordik dünyadışılar mı?
C: Evet, ve diğer tüm hümanoit kombinasyonlar.
S: (L) Eğer bu, Nordik tiplerle başladıysa ve diğer hümanoit kombinasyonların kaynağı da buysa, insan varlıkları için hangi genetik kombinasyonlar kullanıldı? Örneğin Zenciler / Siyah insanlar “Nordiklere” hiç benzemiyor.
C: Nordik genler Neandertal olarak bilinen, Dünya’da zaten mevcut olan gen havuzuyla karıştırıldı.
S: (L) Doğu ırklarını elde etmek için hangi genetik kombinasyon kullanıldı?
C: Doğulular efsanelerinizde “Lemurya” olarak bilinen bir bölgeden getirildiler. Dünya’nın o zamanki iklim ve kozmik ışın koşullarına iyi uyum sağlayacak şekilde Oryon Birliği içindeki 7 genetik kod yapısının önceki bir melezlemesi yoluyla tasarlandılar.
S: (L) Pekala, ya Sami ve Akdeniz halkları?
C: Yeni bir topluluğun “yerleştirildiği” her defasında, ilgili topluluklar yerleştirildikleri ortama en iyi uyumu sağlayacakları şekilde tasarlandılar. Ariler tek istisnadır çünkü Dünya’ya acil bir durumla getirilmeleri gerekti.
S: (L) Irklar Dünya’ya en iyi uyumu sağlayacak şekilde tasarlanıyorlarsa, Sami ırkıyla ilgili olarak hangi faktörler dikkate alındı?
C: Diğer hepsi gibi onlar da Dünya’da değil, Oryon laboratuarında tasarlandılar. Orta Doğu’ya “yerleştirildiler”.
S: (L) Atlantisliler hangi genetik tipteydi?
C: Kızılderililerinkiyle aynı.
S: (L) Kızılderili tipinin kökleri nedir? Gezegende mevcut olan ve Oryon laboratuarına götürülüp genetik olarak değiştirilerek tekrar Dünya’ya yerleştirilen temel bir tür mü vardı?
C: Hayır!!! Söylediklerimize dikkat ediyor musun?!?!
S: (L) Neyi kaçırdım? Neden bazı Kızılderililer Pleyades’ten geldiklerine inanıyor?
C: Pleyades nerede?
S: (L) Oryon yakınında. (RC) Aa tamam, Pleyades’i Oryon’un bir parçası olarak kabul ediyorlar. Peki ya Siryus?
C: Bir yer olarak Siryus karıştırılıyor çünkü kuzey yarımküre göğündeki benzer bir yere benzetiliyor. Kızılderililer gözlem noktları itibariyle benzer görünüşteki bir yer nedeniyle yorumlamada karışıklık yaşadılar.
S: (L) Tamam. (RC) Ama Siryus açık bir şekilde Siryus! Gökyüzündeki en parlak yıldız... tüm efsanelerde var! (L) Belki yalnızca yanlış yorumlama değil, aynı zamanda bilinçli bir dezenformasyondur? (RC) Bu nasıl yanlış yorumlanabilir? Bu belli değil! Yıldız haritaları çok açık!
C: KENDİ efsanelerinizi SİZ nasıl yanlış yorumladınız?
S: (F) Görünüşe göre şu anki kültürümüzde herşeyi ve hatta yakın tarihimizdeki pek çok şeyi bile kolayca çok yanlış anlayabiliyoruz. Daha eski efsanelerin de çarpıtılmış, abartılmış veya yanlış sunulmuş olabileceğini düşünmek zor değil.
C: Bu celsenin başında söylediğimiz şeyi tekrar gözden geçirin.
S: (L) Dogon’lar Siryus’tan mı geldi?
C: Tüm hümanoit türlerin kökeni Oryon bölgesidir; milyonlarca koloni var oldu, oluyor ve olacak.
S: (RC) Siryus’un gökyüzü bizimkisi gibi mavi değil yeşil. (L) Yıldız mı?! (RC) Hayır, gezegenler. Evet, Siryus’un yeşil bir atmosferi var... açık yeşil. (F) Ben maviyi tercih ederim! (L) Bugünlerde propagandası yapılan bilgilerin pek çoğu kafakarıştırma ve dezenformasyon içeriyor.
Tüm bunların amacı nedir?
C: Kendin yanıtladın. Kafakarışıklığı ve dezenformasyon.
S: (L) Bir tür geçişin hemen öncesine ulaşana kadar gerçeğin herhangi büyük bir ölçekte bilinmeyeceği şeklinde bir teorim var...
C: Peki “gerçeği” öğrenmeyi bekliyor musun o zaman?
S: (RC) Kesinlikle! (L) Gözlemlerime göre bu gerçekçi bir beklenti olmayabilir...
C: Varolan herşey / tek şey derslerdir, kestirme yok!
S: (L) Cevaplamadığınız soruma geri dönmek istiyorum. Sami halkının genetik anlamda tam olarak kim tarafından ve tam olarak neden tasarladığını ve onlar ile Keltler ve Ariler arasında neden böylesine zıtlaşan bir tutum olduğunu bilmek istiyorum.
C: Dikkat edersen yalnızca Yahudiler ile Keltler arasında değil. Ayrıca önemli olan bireysel aura profili; gruplar veya sınıflamalar değil. Ama sorunu yanıtlamak için: hem bu gezegendeki, hem de gezegen dışı pek çok nedenden kaynaklanıyor.
S: (L) Hitler tamamen mantık ötesi bir tutumla ve kendi ölümüne de neden olacak şekilde neden Yahudileri ortadan kaldırmak için bu kadar kararlıydı?
C: Pek çok neden ve çok karmaşık. Ama, hatırla, henüz bir çocukken Hitler Germen halklarını fethetme ve birleştirme arzularını gerçekleştirmek üzere “karanlığın güçleriyle” ilişki kurmak için bilinçli bir seçim yaptı. Bunun ardından zihin, beden ve ruh olarak tamamen KH güçlerinin kontrolü altına girdi.
S: (L) Peki Hitler’i kontrol eden KH güçlerinin onda tüm bir halkı ortadan kaldırma isteği yaratma amacı neydi?
C: Fetih daha zor ve daha az kesin olacağı için 4. yoğunluğa yükselmeden önce 3. yoğunluk dünyasını tam kontrol altına almak amacıyla
Nefalim’in yeniden getirilmesine yönelik uygun bir “üreme ortamı” yaratmak.
S: (L) “Üreme ortamı” derken genetik anlamda mı?
C: Evet. Üçüncü yoğunluk.
S: (L) Bu amacı başadılar mı?
C: Hayır.
---------------------------------------------------------------------------
S: (L) Atlantisliler mi? Hindistan’daki Keltler Atlantik’teki Atlantisliler mi savaşıyordu?
C: Atlantis sizin ölçümünüzle 100.000 yıldan uzun bir süreçte 3 enkarnasyon geçiren dev bir ada imparatorluğunun farklı bölümlerinde yaşayan 3 insan ırkının oluşturduğu gelişmiş bir medeniyetin merkez üssüydü yalnızca.
S: (L) Bu üç ırk Keltler...
C: Veya Kantekliler.
S: (L) Kantekliler Keltlerden farklı mı?
C: Yalnızca uzunvadeli ırksal ve genetik karışım bakımından.
S: (L) Demek Atlantis’te Keltler vardı. Başka kim vardı?
C: “Amerikan yerlileri” dediğiniz ırk ve artık mevcut olmayan, Avustralya ya da Gine aborjinlerine benzeyen ama cilt renkleri biraz daha açık olan üçüncü bir ırk. (ç.n.: “amerikan yerlileri” derken “kızılderililer” mi, yoksa aztek-maya gibi unsurlar mı kastediliyor acaba?)
S: (L) Bu üçüncü ırkı diğer iki ırk mı yok etti?
C: 3 afetten biri.
S: (L) Peki Parantalar kimdi?
C: Yukarıda belirtilen ırk.
S: (L) Demek Parantalar Avustralya Aborjinlerinin ataları, öyle mi?
C: Evet, ve benzerlik için, genetik karıştırma ve seyreltimi de göz önünde bulundurarak onları Hindistan, Pakistan, Sri Lanka, Avustralya ve Yeni Gine’de mevcut olan halklarla karşılaştır.
S: (L) Veda’lar Parantalar tarafından mı yazıldı, yoksa Keltler tarafından mı?
C: Parantaların torunları tarafından bir “ilahi rehberlik” kaynağı olarak.
S: (L) Bu ÇOK ŞEY açıklıyor. Geçen gün düşünüyordum da, eğer dil kökleri bakımından filologların inanmamızı istediği gibi Hindistan’daki bu insanlar Keltlerle akraba olsaydı bu işten hiçbir şey anlayamayacaktım çünkü onlara kesinlikle HİÇ benzemiyorlar. Tamam, bu nükleer savaşın 50.000 bin yıl kadar önce olduğunu söylemiştiniz sanırım. Birkaç noktayı hallettik; Atlantis’te 3 ırk vardı. Keltler de oradaydı...
Keltler Atlantislileri fetih mi ettiler?
C: Hayır.
S: (L) Sadece girip yerleştiler mi?
C: Kuzey kısmı ele geçirdiler.
S: (L) Aynı zamanda Kafkaslarda, Baltık boyunca, İrlanda’ya, İngiltere’ye ve Avrupa’ya yerleştiler...
C: İrlanda, İngiltere vs daha sonraydı.
S: (L) İsveç, Norveç ve Danimarka gibi Nors topraklarında, Baltık hizasında ve Kafkaslar’da...
C: Belirttiğin bölgelerin bazıları buz kaplıydı.
S: (L) Filologlar dil köklerini incelediklerinde Kafkasların kuzeybatısındaki Kurgan bölgesine varıyorlar. Orası Atlantis yok olunca Keltlerin gittiği yer mi?
C: Yakın.
S: (L) Keltler Sitchin’in tanımladığı şekliyle Sümerleri yöneten, Anak’ın Oğulları olarak bilinen uzun boylu sarışın insanlar mıydı?
C: “Keltler” yalnızca orijinal prototipten kalanlar.
S: (L) Tamam. Kantekliler. Ne zaman...
C: Çekim farklılıkları boy farkını açıklıyor.
S: (L) Kantekliler veya Keltler Kanarya Adalarına ne zaman vardılar?
C: 12.000 yıl önce.
S: (L) Atlantis’ten direkt olarak mı geldiler?
C: Yakın.
S: (L) Nereden...
C: Travmayla kafaları karışmış bir şekilde.
S: (L) Bu ne anlama geliyor?
C: Tahmin et.
S: (L) Yeraltından mı geldiler?
C: Bazıları.
S: (L) Yeraltı ırkının bir parçası mıydılar?
C: Hayır Laura. “Travma” derken neyi kastediyor olabiliriz?
S: (L) Komet kümesi mi? Nuh Tufanı mı?
C: Yeterince yakın.
S: (L) Keltler veya Kantekliler Britanya adalarına ilk olarak ne zaman yerleştiler?
C: Aynı. 12.000 yıl önce.
S: (L) Piktler de mi Keltlerdi?
C: Hayır, Atlantisli. Hatırla, “Kelt” sonradan konan bir isim.
S: (L) Piktler de Kantekliler miydi?
C: Köken olarak.
S: (L) İbrahim de Kantekli miydi? İbrahim’in hikayesi Kantekliler tarafından mı Dünya’ya getirildi?
C: Hayır.
S: (L) İbrahim Kantekli veya türevlerinden miydi?
C: İkincisi. Ama siz de öyle.
S: (L) Yahudilerin genetik mühendislikle oluşturulup Orta Doğu’ya yerleştirilmesi hangi yıl oldu?
C: 130.000 yıl önce.
S: (L) Vay be! Bu kadar süre boyunca herhangi ırksal bir saflığı korumayı başardılar mı?
C: Hayır.
S: (L) Cayce Atlantis’te “Bir’in Oğulları” ve “Belial’ın Oğulları” ayrımından bahsediyor. Bu ırksal bir ayrım mıydı yoksa felsefi/dini bir ayrım mı?
C: Son ikisi, ve ondan önce, ırksal.
S: (L) Irksal bir ayrımken kim kimdi?
C: Belial’ın Oğulları Kanteklilerdi.
S: (L) Oo! Bu iyi değil.
C: Subjektif... Beden değilsiniz, ruhsunuz.
S: (L) Kantek’te oldukları zamandan beri bir grupla temasta olduğunuzu söylemiştiniz. Bu grup Druidler mi?
C: Hayır. Henüz tanımıyorsun.
S: (L) Gülhaçlıların Druidler’in yeni enkarnasyonu olduğu sonucuna ulaştım. Yani Druidler ortadan kayboldu ve kısa sayılacak bir süre sonra Gülhaçlılar ortaya çıktı.
C: Kısmen.

---------------------------------------------------------------------

Bu uzun bilgi demetine yorum ilave etmeme lüzum yok ,

Ancak benim de çok sık yaptığım yorumlama hatasını şu iki paragrafta anlatılanlar ışığı altında değerlendirmeliyiz,

Dikkatli ve rahat bir tavırla okununca durum çok iyi anlaşılıyor, zira ırklar konusu kafamı çok karıştırıyordu,

Kimseye yargılamaya haddimiz yok sadece kendi eksikliklerimizi bu mercek altında değerlendirip düşünsel yapımı sadeleştirmeye evrensel objektif bakışa ayarlamaya çalışıyorum,

"C: Temel olarak, ama yeniden inceleme yapma ihtiyacın da buradan doğuyor. Size verdiğimiz karışık sıralamalı bilgileri kanallama, özümseme ve analiz etme ve hepsini karıştırma nedeniyle, sahip olduğun bilgi temelinde bazı boşluklar var.
S: (L) Tamam, sorunum nedir?
C: Harika ilerliyorsun canım ama bu şekilde yeterli kavrayışı elde etmekte zorlanıyorsun çünkü gerçeğe dönük doğal güdün seni sabırsızlaştırıyor ve bu yüzden boşlukları basit mantık yürütme ve varsayımlarla doldurmaya eğilimlisin. Bu mantık yürütme ve varsayımlar genellikle doğru olmakla birlikte, seni asıl keşif noktandan ileriye atlamaya sevk ediyor."

Ara..

Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 12/06/2023 :  08:57:41  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Tgur abi çok teşekkür ederim. Dediğin gibi ben anlatırken çok tereddüt ediyorum. Kendi kendime çözümlemeler yapıyorum ama yanlış yolda olmaktan da çekiniyorum, yorumlarınız çok değerli.

Yukarıdaki yazdıklarımdan yola çıkarak şunları inceliyorum, anlayıp sindirmeye çalışıyorum.


Genetiği değiştirilmiş ırkların op ler olduklarını düşünürsek. Bunların dışında kalan saf ırkın sadece ari ırk olması olasılığı yüksek gibi duruyor.

Boturini codex bu dna değişimi yapıldığı zamanları çok güzel anlatmış.
https://commons.wikimedia.org/wiki/Boturini_Codex

Benim anladığım kantek'ten ilk geliş sırasında dünya üzerinde yaşayan diğer genetiği değiştirilmiş ırklar zaten mevcuttu.

Burada okuduklarımdan bir sonuç çıkarmaya çalışırken olaylara zamansızlık açısından da bakmaya çalışıyorum. Bu şekilde düşününce anlamlanmaya başladı.

Şöyle ki, kantek'in yerlilerinin enerjileri ile kendi gezegenlerini yok ettiklerini biliyoruz.

C: O gezegende yaşayanlar, ki pek çoğu sizin ruhsal atalarınızdır, bir kendine hizmet ortamı geliştirmeye karar verdiler ve bu o kadar güçlü
bir negatif enerji yüklemesi meydana getirdi ki gezegenlerinin yok olmasına neden oldular çünkü enerjideki seviyeler o kadar yükseldi ki
kendi üzerlerine çöktü ve gezegenin atomik yapısının parçalanmasına ve fiziksel olarak patlamasına neden oldu.
S: (L) Bu teknolojik olarak mı yapıldı yoksa tamamen zihin gücüyle mi?
C: İkisi bir ve aynı.
S: (L) Bomba atma gibi birşey yaptılar mı?
C: Hayır, hayır. Psişik enerjiyle yapıldı. Geçici bir gerçeklik akışında aynışeyin sizin gezegeninizde de meydana gelme tehlikesi söz konusu.
Ancak biz bunun olmayacağından eminiz çünkü biz tüm gerçekliği görüyoruz; geçmiş, şimdi ve gelecek. Ancak şunu da anlamanız gerekiyor
ki, bizim perspektif noktamızda bile tüm gerçeklik gene de akışkandır. Hala pek çok gerçeklik seçenekleri, olası gelecekler, olası geçmişler ve
olası şimdiler var. Fakat biz yeterince emin bir şekilde sizin gezegeninizin Kantek gezegeni ile aynı kaderi yaşamayacağını hissediyoruz
----------------------------------

Cennetten düşme olayı bu olabilir mi?? Oradaki gezegen BH bir gezegendi. Bir grubun KH deneyimini istemesiyle birlikte oluşan enerjiyle gezegeni patlatmayı başardık. Ve farklı şekillerde bizi buraya transfer ettiler/transfer olduk.

Cennetten düşen Adem'i ırk olarak telafüz ettiğimiz ırkı, kantek ırkı olarak düşünürsek.

Ve zamansızlığı da bu işin içine katarsak. Kantekten gelişin tek bir zaman dilimine geliş
olarak düşünülmeyeceğini anladım. Ki K'larda bunu anlatmaya çalışmışlar.


S: (L) Bugün 26 şubat 2022. Başlayalım. Çok gerginim...
C: Heyecanlı zamanlar, şüphesiz! Kasyopya’dan Holenoya burada! Ukrayna Kanteklilerin kadim iniş yeri. 4Y KH tarafından çok arzu
ediliyor! Putin oradaki psikopat unsurları ortadan kaldırmaya çalışarak herkese hizmet ediyor. Egemen elitlerin direnci çok sayıda
masumun ölümüne yol açabilir ne yazık ki.
S: (Artemis) Ukrayna’nın çok arzulanmasının sebebi nedir?
(Joe) Kanteklilerin kadim iniş yeri olduğu için mi? Bu neden Ukrayna’yı çok arzu edilir kılıyor? Nüfusunun belirli bir kesimi mi? Ama...
C: Jeolojik profille birlikte enerji profili nedeniyle aktarım için harika bir yer haline geliyor.
S: (L) İnişin yalnızca uzay gemisine binip uçarak buraya gelip yere konma dışında bir yolla yapıldığı anlamına mı geliyor bu?
C: Evet.
S: (L) Bu bizim anlamayabileceğimiz bir teknoloji içeren türde bir aktarım mıydı?
C: Evet.
S: (Andromeda) Portal gibi mi?
C: Evet.
S: (L) Yani Ukrayna’da bir portal mı var?
C: Evet.

Şimdi burada geliş zamanı olarak yeni bir zamandan bahsediyoruz. Ukrayna savaşı ile birlikte
iddia ettikleri portal ile bir geliş mevcut. Öncesinde de ortadoğu kapısını biliyoruz. Ki oradaki mevzu sanırım Anunakilere doğru gidiyor olabilir.

Bir diğer bilgide ise 80.000 yıl önce bir gelişten bahsettiler.

S: (L) Bizim ölçüm şeklimizle bu Keltlerin bu gezegene getirilmesi ne kadar sürdü? Yoksa hala devam ediyor mu?
C: Sizin ölçüm şeklinizle bir hafta diyebiliriz.
S: (L) Gemilerle mi getirdiler? Yani bir tür araçla? Yani onları bir gemiye yüklediler, 4. yoğunluğa geçtiler ve 3. yoğunlukta burada tekrar
ortaya çıktılar veya buna benzer birşey, doğru mu?
C: Yakın.
S: (L) Ve onları Kafkaslar civarında bıraktılar, doğru mu?
C: Ve çevre bölgelere.
S: (L) Bu 79-80 bin yıl önce miydi?
C: 80.000’in üzerinde.

Bh ve Kh'ın farklı zamanlarda buraya transfer edildiğini anlayabiliriz sanırım. Tabii bir hafta gibi bir süreç zamansızlık sürecinde nasıl bir anlam ifade eder, bizim için saçma oluyor.

Yanlız burada açık olmayan bir cevap var. 80.000 yıl önce nasıl geldik??? -yakın- cevabını verdiklerine göre tam olarak bir araçlar vs. değil. Ya da herkes araçlarla getirilmedi demek bu. Bunu da farklı bir yerde anlatmışlardı.

Yanlız tuhaf olan, ukrayna portalından gelenlerin walkin gibi geldiklerini düşünüyorum. Direkt beden içine. Yani buraya bedenleri ile gelemiyorlar. Bedenleri ile gelemeyenler KH olanlar olabilir. Sebebi de aşağıdaki merkabalarını aktif edememeleri olabilir.

S: (L) Merkaba hakkında yazan eskilerin ne demek istediklerini öğrenmek istiyorum. Eski yazarların kullandığışekliyle kelimenin anlamı
nedir?
C: Orijinal tanım daha eski.
S: (L) Erişimimiz olan eski yazılardan öncesine giden o orijinal tanım nedir?
C: Sence?
S: (L) İlginç bir kelime. İki veya üç kelimeden oluşuyor: mer kaba veya mer ka ba. Üç kelimeli olarak düşünürsek, Mısırca Ka astral beden
demek ve Ba kelimesi de Ka’ya benzer. Sanırım bunlar astral beden ve genetik beden olarak düşünülebilir. Ve bir de Ab var. Bu insanın
içindeki hayatın temel unsuru gibi birşey. Tanrısal kısım veya ruh gibi. Ab kırmızı bir taş olarak temsil ediliyormuş. İnsandaki arzuyu, şehveti,
cesareti, bilgeliği, hissedişi ve zekayı ifade ediyormuş. Hepsi birlikte soyut, yaratıcı bir ilkeyi temsil ediyor. Kaaba/Kabe Arapça küp anlamına
geliyor; Mekke’de Siyah Taş’ın tutulduğu küp şeklindeki yapı. Kabe’nin İsmail ve İbrahim tarafından inşa edildiği söyleniyor. Şimdi; Mer, Ka,
Ab ve Ba kelimelerini düşündüğümüzde, eterik benliğin temel parçalarından oluşan bir küp geliyor akla ve içinde bir taş var. Ruh taşı mı?
Ana taş?
C: Wau, anladı!
....
S: (L) Daha önce Stonehenge’in dev bir aktarıcı ve alıcı olduğu söylenmişti. Stonehenge’in asıl amacı mesaj almak ve mesaj iletmekmiş.
Bugünlerde insanların bahsettiği gibi Druid vudusu falan değilmiş. Yani bir anlamda bir makineymiş. (JM) Yani bir yerde bir taşla temasa
geçen biri sonra başka bir yere gidiyor ve başka bir taşla temas kuruyor ve bir taştan diğerine birşey mi aktarıyor?
C: Farkındalık kanalı uyumlanışı nedeniyle kişinin yetenekleri gelişiyor.
S: (L) Taşlarla olan temasla birlikte gelişen şey nedir?
C: Yetenekleriniz.
S: (L) Ana Taş’tan bahsederken, enerji toplayan, dağıtan ve/veya dönüştüren Atlantis kristallerine benzer birşeyden mi bahsediyorsunuz?
C: Daha sembolik. Ama doğru izdesin.
S: (L) Yani Merkaba’dan bahsederken, yükselmeni veya bir tür “astral araç” oluşturmanısağlayan, dönen tetrahedronlardan
bahsetmiyoruz. Kendini bu tetrahedronlardan birinin içinde düşünmenin/görsellemenin insanı yükselttiğini falan söylüyorlar.
C: Bunu yapmanın da faydası olabilir.
S: (L) Neye faydası olabilir?
C: Bu sorulardan bazılarının yanıtını tamamlamak için kendi yeteneklerinizi kullanmalısınız. Ama sonuçta bu bir “dönüş” biçimi, değil mi?
[ç.n.: katılımcıların kendi arasındaki uzunca bir konuşma atlandı. soru kısmına geçiyorum.]
S: ...(JM) Tüm taşların anası gibi birşeyden bahsederken, bu dünyanın göbeği gibi birşey mi? Ayers Rock (Uluru) gibi birşey mi? Uluru
dünyanın en büyük taşı ve dünyanın göbeği olarak adlandırılıyor. (L) Uluru’nun bununla herhangi bir ilgisi var mı?
C: Hayır. Bir zamanlar tüm ihtiyaçların karşılanması için taşlardan yararlanılıyordu. Taşlar yoluyla aktarılan enerjiler hipofiz beziyle
doğrudan bağlantıya geçerek 3. ve 4. yoğunluğun ruhsal gerçekliklerini madde alemleriyle birleştiriyordu. Yani “taş” gerçekten Anne
olarak görülüyordu!
S: (L) Bu tür faaliyetlerle ilişkili varlıklar 3. yoğunluk muydu, 4. yoğunluk muydu, yoksa çift-yoğunluk muydu?
C: Esas olarak 4. yoğunluktu. Yuva başka yerlerdeyken.
S: (L) Hipofiz bezinin kendisi vücudun “ana taşı” olarak düşünülebilir mi peki?
C: Öyle de düşünülebilir
-----------------------------------------------------------------

Anlatmaya çalışmışlar sürekli K'lar. Yuva kantekteyken ! 4bh 'idik. Fakat bir grup kh deneyimi yaşamak isteyip de enerjiyi dengesiz bir şekilde yükseltince dünyaya geldik.

Bu iki ademi grup tasavvufta da geçiyor. İmami gazali. Bir ayeti açıklarken ademin ırkının ikiye ayrıldığını. Alem-i fazl, Alem-i adl olarak sağa sola ayrıştığını. Bir grubunun bir olanı hemen kabul ettiğini, öbür tarafın ise sadece kendisini bilmek istediğinden bahseder.

Buradan sonasında da aklıma takılan bir çok soru var. Onları da toparlamaya çalışıyorum.
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 12/06/2023 :  10:29:50  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Aklıma takılan bir başka mevzu eğer K'ların dediği gibi Kantek %50 %50 KH ve BH ise. KH olan ve BH olan aynı gezegende dünyada varolmayı nasıl başardık?

Zamansızlığı öne alarak şöyle düşünürsek ya kantek 4KH uzun uğraşlarla planlarla dünyayı kendi istediği kıvama sokmaya çalışıyorsa. Burayı evi yapmak istiyorsa. Zaten mevcutta bir 3kh gezegen var. Oradaki halkı manipüle edip, kh olmaya zorlayıp, gezegeni de bu geçişe doğru itip, kendilerine bir yuva yapmaya çalışıyorlarsa.

Ki Oryon'ları ararken bunun cevabını buldum sanırım.

S: (L) Burada bariz olan nedir?
C: Işık hızında veya “daha hızlı” yolculuk mümkün olmasaydı bile, ki elbette mümkün, dünyadışı bir ırkın büyük bir uzay gemisi inşa edip
nesiller boyunca onun üzerinde yaşamasını engelleyecek hiçbir şey yok. Fethetmek için uygun bir dünya aramak üzere zaman ve mekanda
büyük mesafeler katedebilirler. Uygun bir gezegen bulduktan sonra bu gemiyi yörüngede uzak bir noktaya yerleştirebilir, o güneş
sisteminde çeşitli somut düzlemlere üsler kurabilir ve seçtikleri medeniyetleri sabırla manipüle ederek uygun bir teknolojik altyapı
hazırlatabilirler. Sonra, uzun, yavaş ve büyük bir zihin programlama projesi uygulayıp, durum uygun olur olmaz girip el koyabilirler.
S: (L) Olmuş olan, veya olmakta olan şey bu mu?
C: Gayet mümkün ve belki de şimdi senin için bunun ayrıntılarını öğrenme zamanıdır.
S: (L) Bu ırk 3’üncü mü yoksa 4. yoğunluk mu?
C: Neden her ikisinden olmasın?
S: (L) Bu ırkın gelmiş olabileceği en muhtemel yer neresi olabilir?
C: Oryon olabilir belki?
S: (L) Peki. Eğer böyle bir ırk gerçekten mekan/zamanda bu noktaya yolculuk yaptıysa, bu yolculuk sırasında gemilerinde kaç nesil gelip
geçti? Tabii eğer böyle birşey olduysa?
C: Belki 12.
S: (L) Sanırım oldukça uzun bir ömürleri var...
C: Evet...
S: (L) Durum gerçekten buysa, ömürleri ne kadar?
C: Sizin 2000 yılınız.
S: (L) Peki bu grubun yaptığı...
C: Uzaydaki ömür.
S: (L) Gezegendeki ömürleri nedir?
C: 800 yıl.
S: (L) Uzayda kalmanın daha iyi olabileceğini düşünmediler mi hiç?
C: Hayır. Gezegenler çok daha “konforlu.”
S: (L) Pekala... Böyle bir grubun buraya yolculuk ettiklerini...
C: Yaklaşan çatışmalardan bahsetmiştik... Belki de İnciliniz ve diğer referanslarla aynı şeyi söyledik. “İyi ile kötü” arasındaki “son” savaş.
Kozmik görünüyor, değil mi?

Sizce de çok mantıklı değil mi? Kantek'deki KH taraf, zaman içerisinde yol olarak dünyayı keşfettiler. Sonra burayı kendi gezegenleri yapmaya karar verdiler. Gemiyi yörüngede uzak bir noktaya Oryon'a yerleştirdiler. Güneş sisteminde, hatta güneşin yörüngesinde kontrol noktaları, aktarım noktaları oluşturdular. Sabırla manipüle etmeye başlayıp, gezegeni istedikleri kıvama getirmeye çalışıyorlar. 4kh bir gezegen haline geldiğinde de gezegeni işgal edip, hiyerarşide üst konuma geçip yerleşmeyi düşünüyorlar.

Ki buna benzer birşeyi burada da söylemişler.

C: Size ayrıca “Amerikan Yerlilerinin” Avrupalılarla yaşadıkları deneyimin de mikrokozmik bir önizleme olabileceğini söylemiştik. Ayrıca, 3.
yoğunluk dünyanın 2. yoğunluk dünyaya yaptıkları da ipuçları sunuyor olmalı. Diğer bir deyişle, özel değilsiniz, bakış açınızın öyle olmasına
rağmen. Dünya insanlarının 4. yoğunluğa çevrilmesinden sonra da Oryon 4. yoğunluğun ve onların müttefiklerinin sizi “orada” kontrol
etmeyi umdukları konusunda da sizi uyarmıştık.
Şimdi tüm bunları birleştirince ne görüyorsunuz? Şimdiye kadar en azından şunu anlamış olmanız gerekiyor ki, önemli beden değil, ruhtur.
Diğerleri sizi genetik olarak, ruhsal olarak ve psişik olarak beden-merkezli olmaya yöneltti. İlginçtir ki, 4 BH’den 6 BH’ye kadar olanların
tüm çabalarına rağmen “bu perde hala kalkmış değil.”

Çok açık değil mi? Oryon KH, ademi ırkın, kantek ırkının KH olanları, zamanda işledikleri plan ile, gemilerini oryon'a park ederek bu planı işliyorlar. Oryon KH da biziz.


Peki Katen BH olanlar dünyaya bu şekilde neden indi? 4BH gezegende yaşamak varken, dünyada ne işimiz olabilir? Sanırım bahsettiği iyi ile kötünün savaşı dediğimiz durumda aldığımız sorumluluk.

BH olanlar belki bu olaydan kendilerini sorumlu tuttular, kendi ırklarının yaptığı ve yapacağı kötülükleri düzeltmek istediler. Ve belki de şuanda bir 4BH gezegendeyiz aynı zamanda. Ama buradaki görevimiz için ruh parçalarımızın bir kısmı ile burada bedenlenmeyi seçtik.

Tgur abi bu gerçeklerin bir kısmını farkedince bir vizyon geldi, çok güçlüydü, hem simgeseldi, hem gerçekçiydi. Önce bir kılıcın dövülme sahnesini gördüm. Sanırım bir savaş mı geliyor dedim? Sonra kendimi gördüm. Bir masada küçük cam kavanozlar içerisinde çeşitli bitki tozları, maden tozları gibi materyaller var. Ve onlarla birşeyler yapıyorum. Ve masanın üzerindeki zeminde bir logo var. Merdivene tırmanmaya çalışan bir melek var, bulutların arasından yukarı doğru çıkıyor. Bütün bu logoyu da bir üçgen şekli kapsıyor.
u
Sanırım bir savaş geliyor, bu topla tüfekle mi olacak bilmiyorum. Ama iki grup gittikçe birbirinden ayrışacak. Belki KH taraf teknolojiyi, tıbbı, eğitimi ve güvenliği sağlayabilecek özel şehirler inşa edip diğerlerini dışarda bırakacak bir şeyi şart koşacak. Ve kabul etmeyenler dışarıda kalacak. Ve savaş da bu şekilde başlayacak.

Biz kendi BH olanlarımızı uyandırmayı hızlandırmaya çalışıcaz ve bunu yaparken de topluluk olarak ayakta kalmaya çalışıcaz, aynı şeyi KH da kendi yönetimi altındaki insanlara yapacak.


Düşüncelerinizi merak ediyorum.

Edited by - sybleman on 12/06/2023 11:05:15
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 12/06/2023 :  11:47:43  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle

Sybleman düşüncelerimi soruyorsun,

En son alıntımın altındaki paragrafları tekrar dikkatle okumanı ve daha sonra şu alıntılarımı takip etmeni ve hazırladığın yorumlarını tekrar incelemeni tavsiye edeceğim ,

S: (L) Geçen gece Nefalim’in Akrep takımyıldızı civarından geldiğini söylemiştiniz, bu doğru mu?
C: Esas olarak orada tohumlandılar. Siz de öyle.
S: (L) Aslen başka yerde mi tohumlandık? Nerede? Oryon’da mı? Gezegenin adı nedir?
C: D’Ankhiar. Ankh, bu gezegenin eski bir sembolüdür. Ana gezegen anlamına geliyor.
S: (L) O gezegen bizim asıl evimiz mi?
C: Evet.
S: (L) Eski evimizin durumu nedir?
C: Tükendi. Kül oldu. Yandı.
S: (L) Yani evimize dönemeyiz, öyle mi?
C: Evet.
---------------------------------------------------------------------
S: (L) Nefilim’in tıpkı insanlar gibi D’Ankhiar denen bir gezegende tohumlandıklarını söylemiştiniz. Orada tohumlandığımızı söylerken kastettiğiniz şey neydi?
C: Molekülerizasyon için uygun bir ortamdı.
S: (L) Dünya üzerindeki fiziksel bedenlerin yani Neandertal, Kro-Mgnon, Australipitikus vb gibi çeşitli insan türlerinin o gezegende üretilip
sonra buraya getirildiğini mi söylüyorsunuz?
C: Evet.
------------------------------------------------------------------------
S: (L) Yani o sistemdeki yıldız genişledi ve bizim ana gezegenimiz yandı. Öyleyse, biraz gevşek bir zamansal karşılaştırma ile bu, insanların yaratılmasından çok kısa bir süre sonra gerçekleşmiş olmalı, öyle değil mi?
C: Bu karşılaştırmada kendi zaman algınızı gevşek olarak dahi uygulayamazsınız.
S: (L) Bu hususta biraz yardım istiyorum. Eğer o gezegen küle döndüyse neden insanlar orada tohumlandı... Kısa bir süre sonra küle dönüşecek olan bir gezegende var edilmenin amacı nedir?
C: Pekala. İşte bir şok-edici geliyor; henüz tamamen yanıp küle dönmedi.
S: (L) Peki nedir? Bize yanıp küle döndüğünü söylemiştiniz. Buradaki asıl hikaye nedir?
C: Tamamen yok olması sizin 4. yoğunluğa geçişiniz sırasında olacak. D’Ankhiar’da şu anda insan bedenleri yaratılıyor.
S: (L) O gezegende şu anda insan yaratılmasından kastettiğiniz şey nedir? Yoksa o gezegen bu gezegen mi?
C: Hayır. Büyük döngünün kapanmasıyla ilgili.
S: (L) Şu anda orada insan varlıklarının yaratıldığını mı söylüyorsunuz?
C: Evet, öyle. Irkınız orada üretiliyor.
S: (L) Nasıl?
C: Boyut geçişi, anladın mı?
S: (L) Orada 4. yoğunluk bedenlerinin mi yaratıldığını söylüyorsunuz?
C: Hayır. 3’üncü.
S: (L) 3. yoğunluk bedenleri... Şu andaki bedenlerimizden çıkıp o bedenlere mi gireceğiz?
C: Uzaklaşıyorsun. Dikkatli düşün. Boyut. Gerçeklik. Döngü.
S: (L) Şu anda orada insan ırkının bedenleri üretiliyor...
C: Evet.
S: (L) Ve boyut sınırı geçişi sırasında o gezegen tamamen küle dönmüş olacak...
C: Evet.
S: (L) Şu anda o gezegende üretilen insanlar boyut sınırı geçişi sırasında nereye gidecek?
C: Eski dünyaya.
S: (L) Eski dünyaya mı gidecekler?
C: Sizin bildiğiniz şekliyle zaman yok. Hepsi kolektif bilince yönelik derslerden ibaret.
S: (L) Yani bu büyük döngünün kapanmasıyla birlikte herşey baştan mı başlayacak?
C: Pek sayılmaz; hatırla, başlangıç diye birşey yok.
S: (L) Dünyadaki pek çok ruh, dünyaya gelmekte olan bu yeni bedenlere mi girecek?
C: Evet.
S: (L) Ve eski insanlık olarak, öyle mi?
C: Evet.
S: (L) Ve herşeye bir daha başlayacaklar?
C: Evet.
S: (L) Yani çok sayıda insan bu oyuna baştan başlayacak?
C: Yakın.
S: (L) Bu ceza mı?
C: Hayır. Varoluşun doğası.
S: (L) O noktada bazı ruhlar da bir üst yoğunluk seviyesine mi gidecek?
C: Evet.
---------------------------------------------------------------------
S: (L) İnsanoğlu Kasyopyalılar tarafından tasarlanmasından sonra, Kertenkeleler’in saldırısı öncesindeki cennetsi durumda ne kadar süre yaşadı?
C: İnsanoğlunu biz tasarlamadık.
S: (L) Sizin tarafınızdan mı yaratıldık?
C: Hayır.
S: (L) Peki insanoğlu buraya nasıl geldi?
C: Çeşitli faktörler. Çok sayıda ruh, fiziksel varoluşu arzuladı ve başlangıçta Griler yoluyla Kertenkeleler olmak üzere, Nefalim ve Oryon birliği tarafından değiştirildi.
-------------------------------------------------------------
S: (L) İnsan ırkının Cennetsi durumda uzun süre yaşadığı dönemde, ruhsal bağlantıyı muhafaza ederek fiziksel beden kullanabiliyorlar mıydı?
C: Evet. Ama uzun sürmedi. Hiçbir bağımlılık daireyi kapatacak kadar uzun sürmez.
S: (L) Yani insanoğlu kendini zevklendirme bağımlısı mı oldu?
C: Hızla o hale geldiler.
S: (L) Ruhların bedenlere taşınmasından itibaren cenneten düşüş ne kadar sürdü?
C: Ölçülebilir değil. Unutma Laura, bu olay meydana geldiğinde zaman yoktu. O noktada zaman akışı ilüzyonu ve diğer pek çok yanlışlık mevcut değildi.
S: (L) Yani cennetten düşüşün zamanın da başlangıcı olduğunu söylüyorsunuz.
C: Evet.
------------------------------------------------------------------
S: (L) Oryonlar olarak tanımladığınız 6’ncı yoğunluk KH varlıkları insanoğlunu genetik olarak tasarlayan veya yaratan varlıklar, öyle mi?
C: Hayır.
S: (L) Yaratılıştan sonra bizi ilk değiştirenler mi?
C: Yakın.
S: (L) Yani hem BH ve hem de KH yönelimli Gezici Yolcular var?
C: Gezici Yolcular “gezgin.”
-------------------------------------------------------------------
S: (J) “Seçmedikçe özgür iradenize müdahale edilemez” demişlerdi. (T) İnsan ırkı olarak, özgür irademizle BH’den KH’ye geçtik. (L) Demek insanlık olarak içinde bulunduğumuz bu durumu bir seviyede kendimiz seçtik; Düşen Melek, Lusifer efsanesi. Bu biziz. Altına gitmek için o kapıdan geçmekle düşmüş olduk ve kapıdan geçdiğimizde yılan bizi ısırdı.
C: Ama bu sürekli tekrarlanan bir sendrom.
S: (L) Sadece insan ırkı için sürekli tekrarlanan bir sendrom mu, yoksa tüm yaratılış için de geçerli mi?
C: İkincisi.
S: (L) Varoluş döngüsünün bir parçası olduğu için, tüm varoluşta tekrarlanan bir sendrom mu bu? Yoksa Kızılderililerin Maya dedikleri şey mi?
C: Biri veya diğeri.
-----------------------------------------------------------------------
S: (L) Adem ve Havva, bilgi ağacının meyvelerini yerken kendilerini esaretten kurtaracak bilgiyi elde etmeye mi çalışıyorlardı?
C: Adem ve Havva sembolik.
S: (L) Peki esaret altındalar mıydı ve iyi bir “yılanın” yardımıyla kendilerini özgür kılmaya mı çalışıyorlardı?
C: İyi değil.
S: (L) Kertenkeleler geldiğinde Adem ve Havva birine esir miydiler?
C: Hayır. Özgürdüler. Adem ve Havva’nın sembolik hikayesi yanlış bilgiye cezbolma hikayesidir. İyi ve kötünün bilgisinin ağacı, odaklanmış, sınırlandırılmış bilgiydi.
---------------------------------------------------------------------------
S: (L) İnsanlar arasında Yılan Kardeşliği’yle işbirliğini başlatan kimdi?
C: Adem ve Havva.
S: (L) Adem ve Havva gerçek insanlar mıydı?
C: Hayır.
S: (L) Bir insan grubu muydu?
C: Cazibeye kapılma değildi, bir düşünce kalıbı değişimiydi.
S: (L) Bu insanlar kimdi veya neydi? Hangi ülkede yaşıyorlardı?
C: Tüm insanlar. Boyut sınırından geçiş.



Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 12/06/2023 :  12:00:00  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Tgur abi göstermek istediğin noktayı göremiyorum? Daha açık ifade etsen. Alıntıları okuyup tekrar gözden geçirdim fakat anlatmak istediğini anlayamadım.

Bir noktada yanlış mı yorumluyorum okuduklarımı?
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 12/06/2023 :  12:27:41  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
S: (L) Yani o sistemdeki yıldız genişledi ve bizim ana gezegenimiz yandı. Öyleyse, biraz gevşek bir zamansal karşılaştırma ile bu, insanların yaratılmasından çok kısa bir süre sonra gerçekleşmiş olmalı, öyle değil mi?
C: Bu karşılaştırmada kendi zaman algınızı gevşek olarak dahi uygulayamazsınız.
S: (L) Bu hususta biraz yardım istiyorum. Eğer o gezegen küle döndüyse neden insanlar orada tohumlandı... Kısa bir süre sonra küle dönüşecek olan bir gezegende var edilmenin amacı nedir?
C: Pekala. İşte bir şok-edici geliyor; henüz tamamen yanıp küle dönmedi.
S: (L) Peki nedir? Bize yanıp küle döndüğünü söylemiştiniz. Buradaki asıl hikaye nedir?
C: Tamamen yok olması sizin 4. yoğunluğa geçişiniz sırasında olacak. D’Ankhiar’da şu anda insan bedenleri yaratılıyor.
S: (L) O gezegende şu anda insan yaratılmasından kastettiğiniz şey nedir? Yoksa o gezegen bu gezegen mi?
C: Hayır. Büyük döngünün kapanmasıyla ilgili.
S: (L) Şu anda orada insan varlıklarının yaratıldığını mı söylüyorsunuz?
C: Evet, öyle. Irkınız orada üretiliyor.
S: (L) Nasıl?
C: Boyut geçişi, anladın mı?
S: (L) Orada 4. yoğunluk bedenlerinin mi yaratıldığını söylüyorsunuz?
C: Hayır. 3’üncü.
S: (L) 3. yoğunluk bedenleri... Şu andaki bedenlerimizden çıkıp o bedenlere mi gireceğiz?
C: Uzaklaşıyorsun. Dikkatli düşün. Boyut. Gerçeklik. Döngü.
S: (L) Şu anda orada insan ırkının bedenleri üretiliyor...
C: Evet.
S: (L) Ve boyut sınırı geçişi sırasında o gezegen tamamen küle dönmüş olacak...
C: Evet.
S: (L) Şu anda o gezegende üretilen insanlar boyut sınırı geçişi sırasında nereye gidecek?
C: Eski dünyaya.
S: (L) Eski dünyaya mı gidecekler?
C: Sizin bildiğiniz şekliyle zaman yok. Hepsi kolektif bilince yönelik derslerden ibaret.


Evet zamansızlık aslında. Bizim farkettiğimiz şekliyle değil. Yani biz dalgadan geçtiğimizde eski bizlerin de oluşumu devam edecek. Onlar şuandaki dünyada döngünün başında bu hayatı yaşamaya başlayacaklar. Biz de boyut atlamış olacağız. Aslında herşey aynı anda oluyor. Döngü şeklinde.

Buradan benim yorumuma göre D'ankhiar dedikleri dünyaya uyumlanabilecek bedenlerin yaratıldığı gezegen olabilir. Belki kantek'ten buraya gelmemizi sağlayacak bedenlerin üretimini orada gerçekleştirdik.

Ama yine zamansız ve üst boyutları düşünmemiz lazım. Gelecekteki biz, geçmişteki biz ve şuandaki biz aynıyız. Ama bedenlerimiz farklı olabilir. Boyutlarımız farklı olabilir. Farklı zamanlardan birbirimize sesleniyoruz.

Göstermek istediğin noktayı gerçekten bulamadım :) Belki şuanda bu teorime çok odaklandım. Eksik ve yanlış olabilir, ama göremedim :)
Go to Top of Page

Tgur


1959 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 12/06/2023 :  14:02:43  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Sybleman ,

Esasta şu cümlenle olayın üzerinde durduğumuz konuların illa şudur budur şeklinde ısrar gerektirmeyen hususlar olduğunu belirtiyorsun çok yerinde bütün olanlara böyle bakabilmek hiç bir takıntıyı devreye almayan bir bilinci sergiler,ne güzel,

" Ama yine zamansız ve üst boyutları düşünmemiz lazım. Gelecekteki biz, geçmişteki biz ve şuandaki biz aynıyız. Ama bedenlerimiz farklı olabilir. Boyutlarımız farklı olabilir. Farklı zamanlardan birbirimize sesleniyoruz."

İlla hangi konuyu işaret etmek istedin de ben anlamadım dediğin bölümleri şu 3Y illüzyonik bilinçle açabilirim ama sen aldırma yalnız bundan sonraki düşünsel genişliğinde bu tip takıntılara önem verme,

K.ların Lauraya verdikleri şu cevap ,üzerinde durdum,

* "C: Temel olarak, ama yeniden inceleme yapma ihtiyacın da buradan doğuyor. Size verdiğimiz karışık sıralamalı bilgileri kanallama, özümseme ve analiz etme ve hepsini karıştırma nedeniyle, sahip olduğun bilgi temelinde bazı boşluklar var.
S: (L) Tamam, sorunum nedir?
C: Harika ilerliyorsun canım ama bu şekilde yeterli kavrayışı elde etmekte zorlanıyorsun çünkü gerçeğe dönük doğal güdün seni sabırsızlaştırıyor ve bu yüzden boşlukları basit mantık yürütme ve varsayımlarla doldurmaya eğilimlisin. Bu mantık yürütme ve varsayımlar genellikle doğru olmakla birlikte, seni asıl keşif noktandan ileriye atlamaya sevk ediyor."

*Kantek gezegeni ilk insan tohumlanan gezegen değil ve zaten o patlayıp astreoid kuşağını sağlamış, ama dünyaya aktarılanlar sonunda ve dünyadaki insanlarla asimilasyon ile bir kısmı atalarımız olabilir,Türklerin kökeninde yer alabilirler ama bu karışmaların çok geniş olduğu bir anlayışta bu o kadar önemli değil,

*Adem ve Havva olayı sembolik bir anlatım ,aslen sarahaten böyle kişiler yok ,bir kısım insanlığın bir boyut değişiminde KH ı seçmeleri,cennetten düşüş ile anlatılan,

* "S: (J) “Seçmedikçe özgür iradenize müdahale edilemez” demişlerdi. (T) İnsan ırkı olarak, özgür irademizle BH’den KH’ye geçtik. (L) Demek insanlık olarak içinde bulunduğumuz bu durumu bir seviyede kendimiz seçtik; Düşen Melek, Lusifer efsanesi. Bu biziz. Altına gitmek için o kapıdan geçmekle düşmüş olduk ve kapıdan geçdiğimizde yılan bizi ısırdı.
C: Ama bu sürekli tekrarlanan bir sendrom.
S: (L) Sadece insan ırkı için sürekli tekrarlanan bir sendrom mu, yoksa tüm yaratılış için de geçerli mi?
C: İkincisi.
S: (L) Varoluş döngüsünün bir parçası olduğu için, tüm varoluşta tekrarlanan bir sendrom mu bu? Yoksa Kızılderililerin Maya dedikleri şey mi?
C: Biri veya diğeri."

Şimdilik bunlar..





Edited by - Tgur on 12/06/2023 17:19:43
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 13/06/2023 :  09:34:18  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Tabii anlıyorum. Adem ve havva olarak değil de genelde söylenen tanım olarak onu kullandım. İlettiğin kısımları da inceliyorum Tgur abi. O zaman Ankh sembolü ile bağlantı varsa, mısırdaki bağlantılara da bakmak lazım.
Go to Top of Page

bozadi


12438 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 13/06/2023 :  10:04:00  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle

Sybleman, görüşlerini değerlendirmeye çalışıyorum. Bazı şeyleri tekrar okumam gerekecek daha ayrıntılı bir yorum yapabilmek için ama şu an için şu algılarımı paylaşmak isterim:


Kantek'ten dünyaya getirilen grup, sarı saçlı - mavi gözlü "Ari" ırkı. Bunlar da tıpkı dünya nüfusunun geri kalanı gibi 3. yoğunluk mensupları. Bunlar hakkında BH veya KH dendiği zaman, bu örneğin BH için konuşacak olursak %51'in üzerinde değil, altında bir BH kutuplaşma oranı. Yani kesinleşmiş (geri dönüşsüz) bir BH değil. Ama Oryonlardan, Kertişlerden (ve uzantıları Grilerden) bahsedildiği zaman, bunlar 4. yoğunluk KH varlıkları. 4Y'de BH ve KH grupları yanyana yaşayamaz ama 3y'de hep birlikte şahitlik etmekte olduğumuz gibi BH ve KH "eğilimliler" aynı ortamda yaşayabiliyor. Kısacası 3y Kanteklilerle 4y Oryonları birbirine karıştırmamak gerekir diye düşünüyorum.
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 13/06/2023 :  12:55:48  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Selamlar bozadi. Çift yoğunluk olarak tanımladıkları alıntılar var. Insan türleri çift yoğunluk. Ve bazı insanlar tekrar çift yoğunluklu olabilirler dediği bir bölüm vardı. Çok isterim fikirlerinizi duymayı.
Go to Top of Page

bozadi


12438 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 13/06/2023 :  13:58:42  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
Eklenti:
Orjinal Mesajı Ekleyen sybleman

Selamlar bozadi. Çift yoğunluk olarak tanımladıkları alıntılar var. Insan türleri çift yoğunluk. Ve bazı insanlar tekrar çift yoğunluklu olabilirler dediği bir bölüm vardı. Çok isterim fikirlerinizi duymayı.

Bildiğimiz dünya insanlığının mensubu olan Ariler çift-yoğunluklu değil, herkes gibi onlar da 3. yoğunluk varlığı.

Yeraltında tam olarak neler dönüyor, anlamak pek mümkün değil ama 4KH ile işbirliği içinde çalışan ve epeyce Ari nüfus da içerdiği anlaşılan bir grup var gibi görünüyor. O grubun "yöneticisi" konumunda olan bazı "Oryonlu Ariler"den bahsedilmişti sanırım ve bunlar hakkında çift-yoğunluk tanımlaması yapılıyor. Bunlar dünya insanlığından neredeyse tamamen yalıtık / ayrı yaşayan bir grup. Sayıları söylenmiş miydi bilmiyorum ama dünya nüfusuna kıyasla çok azdır diye tahmin ediyorum. Yani sonuç olarak bunlar, Kantek'ten dünyaya getirilen Ari nüfusun ezici çoğunluğunu temsil etmiyor.
Go to Top of Page

bozadi


12438 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 13/06/2023 :  14:40:02  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle

K'lar "Oryonlar" derken, dünya insanlığını köleleştirmek isteyen 4KH "ittifakını" kastediyor genellikle (Kertişler, Griler, Böceksi tipler vs.). İnsan tipli (bize veya en azından Arilere çok benzeyen) 4KH bireyleri (Nordikler; Kertişleri köle ve evcil hayvan olarak kullanan grup) bu ittifaka ne ölçüde dahil tam emin olamadım ama onlar da bu ittifakın bir parçası sanırım. Yine de insanlıkla esas (en çok) uğraşanlar Kertişler gibi görünüyor. Ve K'lar yeraltında 4KH'lerle işbirliği halinde yaşayan Arileri "Oryon" olarak tanımladığı zaman, bana göre bu onların (Arilerin) Kertişlerle olan işbirliğine işaret ediyor yalnızca; o Arilerin gerçekten "Oryonlu" olduğuna değil (her ne kadar Oryon bölgesi tüm hümanoit [insanımsı sürüngen bir tür olarak Kertişler dahil] türlerin yuvası olarak tanımlanmış olsa da).

Evet, insanlık da bir zamanlar (Cennetten / BH eterik aleminden düşmeden önce) çift yoğunlukluymuş (3-4y), 4y olmaya çok yakınmış ama KH'ye geçişle/düşüşle birlikte 4y'ye yakınlıktan da epeyce şey kaybedilmiş diye anlıyorum. 4BH'ye mezun olmamız halinde bir süre 3-4y durumunda kalacağız sanırım. 4y'nin organik portalı gibi.
Go to Top of Page

sybleman


696 Mesaj Göndermiş

Mesajın Eklenme Tarihi - 13/06/2023 :  15:47:54  Kullanıcı Bilgilerini Görüntüle  Alıntı Ekle
"K'lar "Oryonlar" derken, dünya insanlığını köleleştirmek isteyen 4KH "ittifakını" kastediyor"

Tabii o bölgedeki yapılanmayı kastediyorlar. Ama dikkat ettin mi bozadi? Genelde oryon KH terimini kullanıyorlar. Oryon demiyorlar. Demekki o bölge sadece KH'a ait bir yapılanmaya ait değil.

Bununla ilgili bahsettikleri bir alıntı vardı.

S: (RC) Ben insanların Lyra’da tohumlandığını ve sonra orada bir savaş olduğunu ve sonra da insanların kendilerini Oryon’da bulduğunu
düşünüyordum.
C: Lyra’da kalan yok. Tüm yerlerde evler olmuştur, fakat bazıları geçicidir ve bazıları ise değildir. Oryon’u dikkatle inceleyin! Bu sizin
soyunuzun evi ve nihai hedef konumunuz. Şimdi Oryon’un mutlak doğru profili geliyor: Samanyolu galaksisinin en yoğun nüfuslu bölgesidir!
3’üncü ve 4. yoğunluk alanına, onunla aranızdaki mesafe kadar geniş bir ölçekte yayılan bir bölgedir. Bu bölgede iskan edilen 3444
gezegen var. Bazıları sizin bildiğiniz gezegenler. Bazıları yapay olarak inşa edilmiş gezegensiler. Bazıları boşlukta süzülen ev-gemiler. Ve
bazıları da “uydu”lar. 2’nci, 3’üncü ve 4. yoğunlukların tümünde birincil evler, seyahat istasyonları ve kuluçka laboratuarları var. 5’inci ve
6. yoğunluklarda denetim bölgeleri var. Yaklaşık yarısı BH ve yarısı da KH. Başka yerlerdeki diğer pek çok kolonilerle birlikte, çeviri olarak
Oryon Federasyonu deniyor. Oryonlar, Grileri sibergenetik varlıklar olarak 5 türde yarattı ve onları Zeta Retikuli 1, 2, 3 ve 4’e ve Barnard
Yıldızı yörüngesinde dönen 2 gezegene yerleştirdi. Sürüngenimsiler de (ç.n.: reptilians / kertişler) 4. yoğunlukta Oryon bölgesindeki 6
gezegende kalıyor ve Oryon KH’nin köleleri ve hatta bazı durumlarda evcil hayvanlarıdır!!! “Oryon” adı bu bölgenin gerçek yerel adıdır ve
bu ad dünyaya doğrudan getirilmiştir. Paralellikler için “tanrı” Oryon efsanesini inceleyin.
-------------------------------------------------------------------


Bence benim düşüncem kertişler 4y hiyerarşisinde düşük bir konumda. Griler zaten ilüzyon malzemesi. Onların bir fonksiyonu olduğunu düşünmüyorum. Bizim onları görerek, uzaylı kavramında, dünya dışı kavramında hep bir yaratık vari bir yapı görmemizi sağlıyorlar.

Ki belki de kertişlerin de hümanoid bir ırk olduğunu düşünürsek, insan ile yapılan deneyler sonucu elde edilmiş olabilme ihtimalini de düşünmek lazım. Mısırdaki sobek'di sanırım değil mi? Aynı kertiş tiplemesi.

Bence Humanoid ırk, bu kendi üretimi olan farklı ırkları ön plana sürerek arka planda kalmayı tercih ediyor. Sümerdeki anunaki kavramı da bu karışım olan ırklardan oluşuyor.


K'lar hep bunun bir döngü olduğundan bahsediyor. Kuyruğunu yiyen yılan misali. Dark dizisini izlemiş miydiniz? Oradaki döngü tam olarak
K'ların bahsettiği döngü misali.
----------------------------------
S: (L) Geçen celsedekisorum hakkında düşünüyordum ve şu şekilde sormak istiyorum: Hitler’in bir “Üstün Irk” yaratma konusunda üst
yoğunluk varlıklarından talimatlar aldığını söylediniz. Bu Germen “üstün ırkının” yaratılması için Ari genetik tipleri neden uygun görüldü?
C: Hem benzerlik, hem de Oryon 3’üncü ve 4. yoğunluk genetik neslinden en az sapmaya uğramış miras bağlantısı

Bu kısmı da yeni buldum. Aslında ari geni ve oryon arasındaki bağlantıyı da vermiş.
-----------------------------------



S: (L) Demek Germen “Üstün Irk”ının yaratılması daha sonra bu “üreme ortamının” yaratılmasını sağlayacaktı?
C: Evet.
S: (L) Ve bunun için Yahudi’lerden kurtulmak önemliydi, öyle mi? Başka bir grubu yok etmeden bir Germen üstün ırkı yaratılamaz mıydı?
C: Hayır.
S: (L) Neden?
C: 4. yoğunluk ön kodlanmış misyon kader profili nedeniyle.
S: (L) Bu ne anlama geliyor?
C: Bu, 4. yoğunluğa yükselme sonrası etkinleşecek bir kodlama anlamına geliyor ve dolayısıyla eğer ortadan kaldırılmazsa Nefalim’in 3’ünü
yoğunluktaki hakimiyetini engeller. Bireysel bazda olmakla birlikte, Yahudiler 4. yoğunluğa geçiş sonrası bir misyonu gerçekleştirmek
üzere önceden kodlandılar. Naziler 4. yoğunluk KH tarafından kontrol edildikleri için neden Yahudileri tamamen ortadan kaldırmaya sevk
edildiklerini tam olarak bilmiyorlardı. Ama Hitler Kertenkelelerle ve Oryon KH ile doğrudan iletişim kurdu ve “üstün ırkı” nasıl yaratacağına
dair talimatlar aldı.


Benim düşüncem şu şekilde ama döngüyü iç içe düşünün, lineer değil.

1-Kantekte 4bh boyutunda yaşayan varlıklar vardı
2-Sonra bunları kertişler gelip kandırdı diyoruz değil mi?
Peki bunu zamansızlık olarak bakın, bu kertişleri bence aslında kantekte yaşayan ve sonradan 4kh a geçen oradaki ariler yaptı ve kendilerinin aynı halde kalabilmeleri için oryonda yerleşip kertişleri oluşturup gezegene gönderdi.

Zaman yolculuğu ile ilgili filmleri izlediğimizde bunun ipucunu hep görürüz aslında. Hep bir döngü vardır. Birileri birşeyi engelleme çalışır, sonra anlar ki, geçmişte yaşadığı şeyi gidip yaşaması için kendini yönlendirmesi lazım. Kuyruğunu yiyen yılan misali. O döngüyü gerçeklemesi lazım. Eğer varlığının devam etmesini istiyorsa.

3- Aslında kendi kendilerini kandırmış oldular ki ŞUANki 4kh konumunda kalabilsinler.
4- Bu aşamada gezegeni KH'a çevirmeye niyet eden bir topluluk oluştu, enerjiyi değiştirip geçişi yapmaya çalıştılar.
5- Gezegeni patlattılar.
6- Burada bence yine zamansızlık giriyor, bizim gibi düşünmeyelim. Biz olsak gezegen patlasa nüfus bitmişti.
Kertişler bu olguyu zaten biliyordu, gezegeni patlatacaklarını. Zamansızlığı kullanıp transferlere başladılar.
7- Bence burada da transfer tek bir zaman dilimine olmadı.
8- KH taraf Öncelikle yaşayabilecekleri bir gezegen arayışına girdiler, dünyayı buldular. Ve burada yaşanabilecek ortam yaratmaları için
gezegenin 4kh'a geçmesi gerekiyordu. Bunu gerçekleştirmek için Oryon civarında üstlerini kurup, labaratuarlarında çalışmalara başladılar.
9- DÜnyaya yeni genleri taşıyan, kendilerinin de avatar şeklinde girip çıkmalarına olanak sağlayacak uyumlu bedenleri oluşturup dünyaya bırakarak farklı ırklar oluşturdular. Manipülasyonlar, kertişler, griler derken kendi istedikleri şekilde bir dünya elde etmek için çalışmaya başladılar.

Amaçları dünya 4kh'a geçerse, geçebilecekleri bedenlerin hazır olması, ve geldiklerinde kontrol edebilecekleri bir ortam yaratmak.

Şu alıntıyı da tekrar eklemek istiyorum

S: (L) Burada bariz olan nedir?
C: Işık hızında veya “daha hızlı” yolculuk mümkün olmasaydı bile, ki elbette mümkün, dünyadışı bir ırkın büyük bir uzay gemisi inşa edip
nesiller boyunca onun üzerinde yaşamasını engelleyecek hiçbir şey yok. Fethetmek için uygun bir dünya aramak üzere zaman ve mekanda
büyük mesafeler katedebilirler. Uygun bir gezegen bulduktan sonra bu gemiyi yörüngede uzak bir noktaya yerleştirebilir, o güneş
sisteminde çeşitli somut düzlemlere üsler kurabilir ve seçtikleri medeniyetleri sabırla manipüle ederek uygun bir teknolojik altyapı
hazırlatabilirler. Sonra, uzun, yavaş ve büyük bir zihin programlama projesi uygulayıp, durum uygun olur olmaz girip el koyabilirler.
S: (L) Olmuş olan, veya olmakta olan şey bu mu?
C: Gayet mümkün ve belki de şimdi senin için bunun ayrıntılarını öğrenme zamanıdır.
S: (L) Bu ırk 3’üncü mü yoksa 4. yoğunluk mu?
C: Neden her ikisinden olmasın?
S: (L) Bu ırkın gelmiş olabileceği en muhtemel yer neresi olabilir?
C: Oryon olabilir belki?

Ari/kantek olunca hep bir çift yoğunluk durumu geçiyor, burada da onun bağlantısı mevcut.

Burada tam olarak çözemediğim şey BH'ın fonksiyonu. İlk zamanlar geldiklerinde normal bedenlerinde mi geldiler? Çünkü K'lar 4bh bir bedenin
dünyada varolmasının daha kolay olduğundan bahsetmişlerdi. Ki Vedalar'daki mavi tenli ırk muhtemelen bedeniyle gelenler olabilir.

Burada ne oldu da dünya genleriyle karıştı onu bilmiyorum? Görülerdeki yeraltına kaçış halimizi hatırlıyorum, ki burada ilginç olan günümüz kıyafetleriyleriz, yine bir zamansızlık var ama onu çözemedim. Belki bizi avladılar. Bir nevi
cadı avı gibi. Belki de saklanıp bilerek potansiyel genlerle karışımı BH taraf kendisi sağladı. Bu şekilde ten renginden vs. den tanınmadan 3y dünyasında kalabilecekti.

Dünyayı bu durumdan kurtarmak istemiş olabilirler. BH tarafın itici düşüncesini ve yapısını anlayamıyorum. Neden ve nasıl?

Belki bir grup BH oryon civarında kaldı.

Ama sanırım BH çok ortaya çıkmadan kümeleşmeden bir yapı güdüyor. Belki 3y bedenlerini süren, 4bh'lar olarak bir gemideyiz :D

Fikirlerini merak ediyorum bozadi. Tezimi çürütmeye çalışıyorum bir yandan, ama aradıkça daha da mantıklı gelen şeylerle karşılaşıp duruyorum.
Senden de bir bilgi gelirse bakmak isterim.

Go to Top of Page
Sayfa: Toplam Sayfa 68  Mesaj Sonraki Konu  
Önceki Sayfa | Sonraki Sayfa
 Yeni Konu Aç  Konuya Cevap Ver
Forum Seç:
Başkalarına Hizmet Forumu © Celse veya diğer içerikleri farklı ortamlarda paylaşırken lütfen kaynak belirtiniz Yukarıya git
Snitz Forums 2000
Bu sayfa 0,23 saniyede oluşturuldu.